İnsanlar artık görmek, işitmek, sevmek ve düşünmek için değil, sadece görülene, işitilene, sevilene ve düşünülene sahip olma yönünde dürtüler hisseder.
Marx Kapital’de ve Gotha Programı’nda
“çalışmayı ortadan kaldırma”yı savunurken aslında kapitalizmin yabancılaştırıcı çalışma düzenini kastediyor ve herkesin çalışmasının kendi kişiliğinin ifadesi ve zenginleşmesi olduğu bir düzeni (komünist düzeni) savunuyordu . Oysa burjuva ideolojisi, psikoloji ve kültürel antropoloji ve bunlara dayanan “alan araştırmaları” ile insanı kapitalizme uyumlu kılan mekanizmaları savunuyor ve pekiştiriyordu. Hatta doğa bilimleri paralelinde, klinik tecrübeleriyle beslenen psikanaliz bile, somut bir psikoloji olma iddiasına rağmen, aslında tarihten ve toplumsal ilişkilerden kopuk bir şekilde kapitalizme adaptasyon reçeteleri geliştirmişti.
Karı-Koca evliliğinin tarihe asla erkekle kadının karşılıklı uzlaşması olarak girmez, ve hele en yüksek evlenme biçimi olarak asla kabul edilemez . Tersine : bir cinsin öbürü tarafından uyruk altına alınması olarak bütün tarih-öncesinin o zamana kadar bilmediği, iki cins arasındaki bir çatışmanın açığa vurulması olarak ortaya çıkar
Tek-eşlilik, hiç bir şekilde, bireysel cinsel aşkın meyvesi olmadı; evlilikler, geçmişte olduğu gibi, gene büyükler tarafından kararlaştırıldıklarına göre, tek-eşlilikle bireysel cinsel aşkın hiçbir ilişkisi yoktu. Bu doğal koşullar üzerine değil, iktisadi koşullar [yani, özel mülkiyetin, ilkel ve kendiliğinden ortaklaşa mülkiyet üzerindeki yengisi] üzerine kurulmuş ilk aile biçimi oldu. Aile içinde erkeğin egemenliği ve yalınızca ondan olabilecek ve babanın serveti kendilerine kalacak çocuklann doğması, -karı-koca evliliğinin (mariage conjugal), Yunanlılar tarafından içtenlikle açıklanmamış gerçek erekleri işte bunlardır.
Çağımızda, egemen sınıflar ayrıcalıklarını kaptırmamak amacıyla dinlerin yaşamasını kendileri için yararlı görüyorlar. İktidarda bulunan burjuvazi; kitleleri uyuşturmak, gerçeği görmelerini önlemek üzere dini, bir araç olarak kullanıyor. Onun gözünde din, ezilenlerin acıları için bir uyuşturucudur, bir teselli kaynağıdır. Bu yüzdendir ki, halkın bir dini olması egemen sınıfça isteniyor; oldum olası tutucu ve yavaşlatıcı bir büyük kuvvetler şeklinde kendini gösteren dinsel geleneklerin sürüp gitmesine çalışılıyor. Ama dinler kapitalizm için sonsuz bir korunak ve destek olmayacaktır....
Bağıntıların herhangi birinin değişmesi, diğerlerinin de değişmesine yol
açar. Buna ilişkin genel kuralı şöyle özetleyebiliriz: Kategorilerin hareketi, diğer bütün belirlenimleriyle ve belirlenimlerin birbirleriyle olan bağıntısından doğmaktadır ve hepsi birbiriyle karşılıklı etkileşme içindedir.
ilişkilerin değişmesi hareketi doğurmakta, ya hareketi boyunca bağıntılı
olduğu kategoriler ya da bir belli kategori ile olan ilişkisi değişmektedir.
Kategorilerin içeriği, öznedeki ve nesnedeki gelişme ve değişmelere bağlıdır. Bu onların sayıca da sınırlanamayacakları anlamına gelir. Demek ki nesnel gerçekliğin biliniş ve kavranışı ilerledikçe, yeni kategoriler
doğar, eskiyenler değişir veya ölür.
“Belirlenmiş, tamamlanmış bir varlık, bir
başka varlığa ilişkili olan varlıktır; başka bir muhteva ile, bütün dünya ile
bağıntı içinde olan bir muhtevadır bu. Bütünün karşılıklı belirlenme bağıntısı
konusunda, aslında bir tekrarlamadan başka bir şey olmayan şu belirlemede
bulunabilmişti metafizik: Bir tek toz tanesi yok edilebildiği anda, bütün evren yıkılır.” (Hegel)