O kadar fazla çelişki ve saçmalık var ki düşündükçe ben ne okumuşum diyorum.
SPOİLER
Başlarda kız, ailesi özellikle babasından "en çok sevdiğim insan" diye bahsediyor. Babası sevdiği çocukla evlenmesine izin vermedikten sonra "beni döverdi, ailemden hiç sevgi görmedim" gibi yorumlarda bulunuyor ve ailesiyle ilişkisini, ailesi
Tolstoy'la tanışmam bu kitapla oldu. Roman değil, içinde 6 tane hikaye barındırıyor. İlk hikayeyi gerçekten çok beğendim. O hikayede beni etkileyen birçok cümle okudum. Hikayelerin ana teması tanrı sevgisi, iyiliğin gücü, elindekinin kıymetini bilip yetinmekti. İçindeki bazı hikayeleri beğenmedim çok yüzeysel ve Samanyolu kanalındaki Salih'deki gibi bölümler vardı. Açıkçası Tolstoy'un yazdığına inanmam zor oldu. Fakat Tolstoy eleştirmek elbette ki bize düşmez. Genel olarak beğendim içinden çıkarılacak dersler var umarım bu dersleri hepimiz alabiliriz.
Hayalevi Krallarının beşinci kitabıyla aklımızda olan hemen hemen bütün sorulara yanıt buluyoruz. Geçmişe açılan kapıların aslında ne kadar zor ve yorucu olduğunu bir defa daha yaşıyoruz. Ailesine verilen büyük görevi öğrenen çocuklar hala annelerini bulabilmek için çaba gösterip, asla vazgeçmemeleri, birbirlerine bu kadar bağlı ve destek oluşu insanı etkiliyor. Ayrıca gıcık ve sinsi adam Taksidian baş belasıyla da ugrasmak zorunda kalıyorlar. Kitabın en heyecanlı kısmı ise evlerine giren dev adam Phemus'u takip edip onun dünyasını öğrenip, annesini bulmaya çalışmalarıydı Phemus'un dünyası en farklı ve değişik olanıydı. Kayıp kıtanın kaşifleri Atlantis topraklarında annesini hangi zorluklarla aradığı ve nasıl kurtulduklarını söylemek istemiyorum kesinlikle seriyi okumalısınız.