Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ayşe Sönmez

192 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hakkında konuşurken salt kadınlardan bahseden veya bir adamın aylaklığı olarak ifade edilmesinin doğru olduğunu düşünmüyorum. Bir kitap ne kadar basitleştirilerek anlatılırsa aynı ölçüde okunmak istenmez. Herkese hitap etmeyen bir kurgu, anlatımı olduğu yadsınamaz. Zaman kavramı biraz karışık. Dakikalık dostlukların ikiyüzlülüklerini görenler okusun öncelikle. Sürekli arayış içinde olan, bulamayan, işin sonunda hep yalnızlığına kaçanlar okusun. Gerçekleri okumaktan zevk aldıkları için Yusuf Atılgan'ın kalemine uğramaktan da keyif alacaklardır. Aylak adam; paralı, kendini tekrarlamayan, içindeki boşluklardan dem vuran, anlaşılamayan, geçmişindeki acılar gözlerine sis perdesi indirmişken gerçek sevgiyi arayan bir karakter. Hâl böyle olunca Oğuz Ataya ilham olduğunu anlayabiliyoruz. Okumaya yeni başlamayanlar için zor bir kitap olduğunu da sanmıyorum. Biraz okunduğu takdirde kendine alıştırıyor dili. Herkesin bayılması da beklenemez tabii. Eğlence arıyorsanız yanlış bir seçim. Dünyada aynısından birçok olan ama bir tanesini aradığınız bir şey varsa ruhunuzun bir kopyası kitaptadır. Tavsiye edilir.
Aylak Adam
Aylak AdamYusuf Atılgan · Can Yayınları · 201959,6bin okunma
Reklam
289 syf.
·
Puan vermedi
Halkla iç içe olduğunuz bir mesleğiniz varsa, iletişim konusunda yeterince iyi olmadığınızı düşünüyorsanız, zorlu insanlara karşı kendinizi korumanın yollarını arıyorsanız, geçmişi temcit pilavı gibi çiğneyen insanlar tanıyorsanız Tongue Fu çok yerinde bir tercih olacaktır. Sözlü saldırılarla durum kaosa ilerlemeden nasıl başa çıkılabileceği hakkında teorik bilgilerlerden tutun yanlış tutumlarımızı nasıl değiştirebileceğimiz üzerine uygulamalı tavsiyelere kadar birçok şeyden oluşuyor. Günlük hayatta, iş hayatında alışkanlık haline getirdiğimiz hangi olumsuz ifadelerin bakış açımızı körelttiğinin farkına vardırıyor. Her bölüme özel birbirinden anlamlı alıntılarla ve yazarın, seminerleri sırasında okurların da sorduklarını soran insanlara verdiği yanıtlarla en az bir şey öğretecek. Her bölüm sonunda "Şöyle bir olay karşısında tavrın nasıl olur?" şeklinde eylem planları da mevcut. Kitabı okumuş olanlara ve ilgilenenler olursa diye naçizane bir yorumum daha var. Bu kitabın içindeki alıntılar daha iyi bir birey ve daha iyi bi dünya yaratmak için. Yani ortamlarda satmak için ezberlemek yerine hayatımıza yön vermeyi denemeliyiz. Böylelikle kitabı herkesin okumasına gerek kalmadan ektiğimiz iyiliği biçeriz. Son olarak, tarifini tek bir alıntıyla özetlemek istiyorum. "Yeni manzaralar aramak yerine yeni gözler geliştirin." Marcel Proust
Tongue Fu
Tongue FuSam Horn · Boyner Yayınları · 20164,991 okunma
133 syf.
10/10 puan verdi
Sahip olduğu ünü sonuna kadar hak eden, nitelikli bir kalemden çıkmış, kült eser olarak nitelendirilen kitapların neden hâlâ tavsiye edildiğini anlayamazdım. Her okur zaten bu kitabı biliyor. Alır ve okurlar diye düşünürdüm. Belki yüzlerce kitaba, filme ve diziye esin kaynağı olmuş, alıntıları hatta çalıntıları bile yapılmış. Bu yüzden çok bilinen klasik kitapların önerilmesini, onlar hakkında yorum yapmaya devam etmeyi açıkçası gereksiz bulurdum. Fakat bu kitaptan sonra fikrim bütünüyle değişti. Uygulamada gördüğüm üzere edebiyat sever birçok kişi Romeo ve Julieti okumamakta ısrarlıymış.   Şu saatten sonra bir Shakespeare hayranının notlarını okuyorsunuz. Hani bütün duyguları aynı anda yaşarız, çok şey anlatmak isteriz ama hiçbir şey söyleyemeyiz ya. İşte tam olarak onu yaşıyorum şu an. Kitabı rafdan indirip kaldırdım tereddütlerle. Kendi içimde bu gizemi aydınlattıktan sonra ben de kült bir kitabı övmeye karar verdim. Bu incelemeyi sadece hislerimi dökmek amacıyla yazdığımı belirtmek isterim. Çünkü zaten içeriği hepimiz biliyoruz.   Bilmeyenleri de diğer okurların incelemeleri yeterince fikir sahibi edecektir. O kadar fazla aşk, hırs, ıstırap, acziyet, heyecan yaşadım ki bunları birine anlatma ve bir nebze azaltma ihtiyacıyla kavruldum. Demek ki bu sebepten ötürü insanlar da tanıdık kitaplar hakkında konuşmaya devam ediyor. Tıpkı benim gibi buna ihtiyaç duyuyorlar. Bu kitabı okuma şerefine nail olduğum için aşırı huzurluyum. Şiirsel bir dil, ölmez bir yapıt, Shakespeare dehası. Önermeye, okutmaya devam etmeli efendim.
Romeo ve Juliet
Romeo ve JulietWilliam Shakespeare · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202260,1bin okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
348 syf.
·
Puan vermedi
Kitap; hayatı yaşayarak öğrenen, raks etmeyi, yemek yemeyi, kadınları seven, insanların alışmış oldukları karanlıklarda kaldıklarını düşünen, bana göre hem ustalığı hem de deliliği özümsemiş karakter Zorba ve Zorba'nın çok okuduğu için kağıt faresi dediği anlatıcı olan yan karakter üzerinden ilerliyor. Onların başından geçen olaylar üzerinden yazar bir güzel mesajlarını iliştiriyor. Zorba insanların din, ahlak, siyasi görüş gibi katı kurallar barındıran her şeyle korkaklıklarına kılıf bulduklarını iddia ederek özgür olmadıklarını ve bağlı oldukları iplerden kurtulmadıkça da olamayacaklarını yaşama şekliyle gözler önüne seriyor. Çoğu zaman öyle sarsıcı şeyler anlatıyor ki kendinizi bir anda felsefe yaparken buluyorsunuz. Kağıt faresi, Girit'e biraz da Budizm öğretisi hakkında bilgi edinmek için gitmesine rağmen, Zorba ile tanıştıktan sonra haklı olarak bu inancı sorguluyor. Buyruğunda kaldığımız şeyler var oldukça hayatın tadını alamayacağımızı aktarıyor. Her gün sanki her şeyi ilk defa görüyormuş gibi tepkiler veriyor. Kağıt faresinin deyimiyle hayatın kabuğunu, mantığı, ahlakı, namusu aşarak hayatın lezzetine varan sıradışı bir karakter. Sindirebilene akıcı ve enfes bir roman. Tavsiye edilir.
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016bin okunma
435 syf.
·
Puan vermedi
Maksim Gorki'nin otobiyobiyografik üçlemesinin ikincisi, Ekmeğimi Kazanırken, en az çocukluğum kadar sarsıcı. Daha akıcı üsluba sahip bir yazar var mıdır, bilmem. Sayfaların arasında yürümüyor yüzüyorsunuz. Fakat birinin bu kadar acı veren olayları yaşamış olması bazen durup sindirmeme neden oldu. Her duygu gibi acının da evrensel olduğunu tekrar fark ettim. Maksim Gorki'nin çalıştığı işlerde başına gelen şeyleri okurken bazen değil başından sonuna kadar canınız sıkılacak. Yaptığı kötülüğe sebep olarak can sıkıntısını gösteren karakterlerle karşılaşacaksınız. Ne kadar alçaltıcı davranış varsa hepsini yapan ama kitap okumanın ahmaklık olduğunu söyleyen insanların lüzumsuz fikirlerini okuyacaksınız. Ee, tabii bir de insanların zihinlerindeki Tanrı figürü var. İlk kitaptaki gibi yine Tanrının cezalandırıcı mı yoksa iyi mi olduğunu düşüneceksiniz. İnsanların arkalarından konuşmanın ne kadar küçük düşürücü olduğunu çıplak gözlerle izleyeceksiniz. O kadar masalsı bir anlatım var ki fotoğraf fotoğraf canlanacak zihninizde. İşçi sınıfının ne kadar sefil bir yaşam sürdüğü, nasıl yaşamaları gerektiklerini bırakın nasıl yaşamak istediklerini bile bilmedikleri gözler önüne serilmiş. Dönemin Rusyasında özellikle kadına uygulanan baskı ve şiddeti, insanların kendilerine yabancı olan her şeyi laflarıyla bile pislettiklerini ve bundan zevk aldıklarını anlatmış. Söylenecek çok şey var ama sayın Gorki zaten yazmış. Okuyun derim.
Ekmeğimi Kazanırken
Ekmeğimi KazanırkenMaksim Gorki · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20186,7bin okunma
Reklam
200 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın dili oldukça kendine özgü. Türk edebiyatında mitolojik ögeleri bu kadar düzgün işleyen bir yazarın varlığı gurur verici. Akıcı ve boğmayan bir kurgu. Bu yüzden herkesin sıkılmadan okuyacağını düşünüyorum. Yaşanmışlığı olmayanlar, yüzeysel bir dram hikayesi olduğunu sanabilir. Romanların yaşı yoktur belki ama bazılarının altı dolu gözyaşına, durup sindirilmeye ihtiyacı vardır. Bu da öyle bir kitap. İsrafil ve Adile ana karakterler. Adile ve İsrafil kasabanın çöplerini toplayarak geçimini sağlayan anne ve oğlu. İnsanlığın tüm pisliğinin içinde tertemiz kalmış iki karakter. Toplum o kadar yüzsüz ki mimlendiğini duymuyor diye İsrafilin ahraz olduğuna sevindim ama biçare bir his. Çünkü İsrafilin kulağı duymuyor kalbi değil. Hiç doğmamışa ölü denebilir mi diye sorguluyor yazar. Çoğu insanın üzerinde saatlerini harcaması gereken bir sorgu. 'Hüviyetsiz' diye bir kelime öğrendim bu kitaptan. Kimliksiz demekmiş. Anlamını bilmediğimiz fakat her gün ete kemiğe bürünmüş halini gördüğümüz bir kelime. Hayat, adı sanı anılmayan insanları hep karşımıza çıkarırken ahrazı bizim oynadığımızı fark ettiren kitap. Bitirdikten sonra yanınızdan geçen toplayıcılara eskisi gibi bakamayacaksınız. Etkisinin sebebini hayatımdan izler taşımasına bağlayabilirim. Zaten kim çıkıp der ki toplumun günah keçisi ben değilim diye?
Ahraz
AhrazDeniz Gezgin · Can Yayınları · 20194,836 okunma
36 öğeden 31 ile 36 arasındakiler gösteriliyor.