Diyalogları sayesinde geçirdiğim beyin sarsıntıları eşliğiyle bitirdiğim; asırlar öncesinde düşünen insanlar yaşamış, düşündüklerini en basite indirgenmiş haliyle örnekler vererek anlatmışlar ve bize eserlerini iyi ki bırakmışlar dedirten yapıt. Çevirmenin uğraşına ayrı, yazarının sadakatine ayrı, Sokrates'in zekâsına ayrı saygı duyulacak kitap. Sırayla dindarlık, Sokrates'in asıl savunması, yargı sonucunda öğrencisinin Sokratesle diyalogları ve Sokrates'in hayatının son günleri olacak şekilde 4 bölümden oluşuyor.
Sokrates, gençlerin beyinlerine önemsiz bilgiler serpmek ve dinsizlik suçlamalarından dolayı ölüm cezasına çarptırılmıştır. Atinalılar; egemenlikleri baki kalsın, Sokrates bildiği doğruları bir başkasına anlatmasın diye bilge bir insanı yok ederek bir nevi tedbir almışlardır. Mahkemede bütün iftiralara rağmen ısrarla yalvarmayan, bütün fırsatlarına rağmen yanlışa yanlışla karşılık vermemek için kaçmayan Sokrates, birbirinden haklı ve ince işlenmiş hakaretleriyle aleyhine oy verenleri küçük düşürür. Hiçbir değere sahip olmayan Atina halkının portresini çizer. Sadece Atina halkını mı? Orası tartışmaya açık değil tabii.
Bedenin arzularıyla düşünceyi körelttiğini, ruha maddi özellikler kazandırarak kişiyi yanlışa sürüklediğini, asıl hedefin sağduyuya ulaşmak için Hadese gitmek olduğunu söyler. Ona göre ruh ölümsüz olduğundan mühim olan yaşamak değil erdemli yaşamaktır. Bu yüzden, büyük bir soğukkanlılıkla sadece bedeninin gömüleceğini ve gerçek filozofun ölümü geciktirmekle hiçbir şey kazanmayacağını düşünür.