Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
Bahar.
Bahar.
@Baharknc
` Bir kitap, içimizdeki donmuş değerleri parçalayacak bir balta olmalıdır.
Türk Dili ve Edebiyatı Mezunu
374 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Ermiş
Halil Cibran'a ait olan bu eserde, Orphalese olarak tanımladığı ütopik halk üzerinden kendisine (Ermiş'e) sorulan sorulara cevap vererek geçmektedir. Bu soru ve cevapların konusu şu şekildedir: Aşk, evlilik, çocuklar, kendinden bir şeyler vermek, yeme ve içme, çalışmak, sevinç ve keder, evler, giysiler, almak ve satmak, suç ve ceza, yasalar, özgürlük, akıl ve tutku, acı, kendini bilme, öğretmek, dostluk, konuşmak, zaman, iyi ve kötü, dua, haz, güzellik din ve ölüme dair şeklinde ilerlemektedir.
Eserde sürekli bir geminin geleceğinden ve bu gemiye binip gideceğinden söz etmektedir. Tabi tüm bunlar birer semboldür. Gemi ölümü, gideceği yer ise ahireti temsil eder. Yazar bunları bize felsefik bir şekilde bize akarmıştır. Oldukça kısa, çerezlik bir kitap fakat asla boş bir kitap değildir. Aksine vermiş olduğu bilgiler dolu doludur.
Bin Muhteşem Güneş
Halit Hüseyni ile ilk tanıştığım kitap Uçurtma Avcısı olmuştu ve onu okuduktan sonra beni hemen diğer kitaplarını okumaya sevk etti. Onlardan biri de işte görmüş olduğunuz bu Bin Muhteşem Güneş adlı romanı.
Eser yine Afganistan'ın savaş dönemlerini, Kominist Sovyetler ile Mücahitleri ve Taliban'ı konu alarak tüm bu yaşantılar
Paket
Paket, Alman yazar Sebastian Fitzek'in psikolojik gerilim eseridir.
Baş kahraman Emma Stein'in başından geçen olaylara yer vermiştir. Daha önce hiç adını duymadığı bir komşusunun paketini, postacının ricası üzerine evine almasıyla olaylar gelişir. Bir otel odasında başına gelen korkunç olaydan sonra evden çıkmak istemeyen Emma, evine aldığı paket yüzünden çıkmak zorunda kalır. Sonrasında ise olanlar olur.
Fitzek'in okuduğum üçüncü kitabı oldu fakat büyük heyecanla elime aldığım bu eseri okurken hayal kırıklığı yaşamadım değil. Belki de Terapi kitabından sonra çok fazla bir beklentiye girmiş olmamdan da kaynaklı olabilir, bilemiyorum.
Şahsi fikrim olarak kitap fazla uzatılmış gibiydi. Evet, konusu ilginçti ama bir türlü verilmek istenen gerilimi yaşayamadım. Fakat sonu diğer kitaplarında da olduğu gibi tam bir şaşırtmacaydı. Yani beğendiğim tek kısım sonuydu diyebilirim.
Okur Takip Önerileri
Huzursuzluk
Livaneli'ye ait olan bu romanını yine diğer birçok eser gibi sık sık gördüğüm ama çok sonradan edindiğim bir kitap oldu.
Livaneli bu eserinde orta doğunun zulmünü, savaşı, yoksulluğu, açlığı, ölümü, satılan Ezidi kızlarını ve tüm bunlardan kaçışları anlatıyor. Aynı zamanda batının ırkçılığını da anlatılmaktadır.
Konusu, gazeteci İbrahim çocukluk arkadaşı Hüseyin’in Amerika’da öldürüldüğünü duyması üzerine memleketi Mardin'e gider ve Hüseyin'in başına gelenleri merak ederek araştırmaya başlar. Hüseyin'in bir ezidi kızına aşık olması, Işid tarafından vurularak yaralanması ve akabinde tedavi için Amerika'ya gitmesiyle burada ırkçılar tarafından öldürülmesi hikaye edinir. İbrahim ise tüm bu olayların aslı astarı nedir diye ayrıntılarıyla birlikte olayı bilenlerden dinleyerek araştırmasıdır. Asıl hedefi ise Hüseyin'in aşık olduğu ezidi kızı olan Meleknaz'ı görmektir ve bunun için de uğraşır. Eserde aşkı ve acı gerçekleri görmek mümkündür. Aynı zamanda eserde ezidilik hakkında da bilgiler verilmiştir. Bu yönüyle de birçok şeye değindiğini söylemek yanlış olmaz.
Livaneli'den okuduğum ilk eser oldu. Dediğim gibi daha önce çok görüp sonradan alıp okuyanlardanım :) Eser ne beklentimin üstünde ne de altında, ne çok duygulandığım (Zilan'ın anlattığı bölüm hariç) ne de duygusuz kaldığım bir kitap oldu. Sayfa sayısı oldukça az, bir iki günde rahatlıkla okunabilecek bir hacimlikte. Şimdiden iyi okumalar.
Terapi
Terapi, psikolojik gerilim türünde yazdığı romanlarla adını duyurmuş olan Alman yazar Sebastian Fitzek'e ait bir romandır.
Göz Koleksiyoncusu'ndan sonra ikinci Fitzek romanım ve ondan daha çok beğendiğimi, bu eserin daha çok merak uyandırdığını, okumak için sabırsızlandığımı aynı zamanda çoğu sayfasında gerim gerim gerildiğimi rahatlıkla söyleyebilirim. Buna gündüz vaktinde dahi gerilmelerim dahil.
Konusu, ünlü psikiyatrist doktoru Victor Larenz'in 12 yaşındaki kızı Josy'nin bir anda ortadan kaybolması ile başlıyor. Kızından ne bir haber ne de bir iz bulamayan doktor aradan dört yıl geçmesiyle mesleğine ara verip yazlığının bulunduğu adaya gidip kafa dinlemesiyle olaylara giriş yapılır ve eserin asıl olayları buradan sonra başlar. Ta ki doktorun ayağına kim olduğu bilinmeyen, hasta olduğunu iddia edip kendisini tedavi ettirmek isteyen Anna adında ki genç ve güzel bir kadının gelmesiyle...Çocuk kitap yazarı olan bu kadının anlattıklarıyla olaylar zinciri başlar. Anna kim? Yazdığı kitabın karakteriyle kaybolan kızının ne ilgisi olabilir? Josy nerede? Hayatta mı yoksa ölü mü? Tüm bu olaylara sebep olan kişi kim? ve bunun gibi daha nice sorular okuma esnasında kafanızın bir köşesinde dört dönecek. Tüm bu soruların yanıtlarını bulmak için ise tek yapmanız gereken kitabı okumak.
Yine söylemek isterim ki Terapi, son sayfaya kadar gerilerek okuduğum ve bundan aşırı keyif aldığım bir kitap oldu. Merakınızı daima uyanık tutacak bir psikolojik gerilim kitabı okumak isteyenlere oldukça iyi bir öneri olur. Pişman olmayacaksınız.
Şimdiden iyi okumalar... :)
Yaşamak
Yaşamak, 1993 yılında Yu Hua'nın kaleminden çıkmış bir eserdir. Yazarın çocukluğu Çin Kültür Devrimi yıllarında (1966-76) geçmiştir. Bundan dolayı da eserde devrime dair izler görmek mümkündür. 1993 yılında eser Çin'de yayımlanır yayımlanmaz yasaklanmıştır ve hâlâ Çin'de yasaklı kitaplar arasında yer almaktadır. Daha sonra sinema
İntihar Dükkanı
İntihar Dükkanı, Fransız karikatürist olan Jean Teulé'ye aittir.
Eser adından da anlaşılacağı üzere kasvetli bir konuya sahiptir. Eseri, bir ailenin hayatlarını idame ettirdikleri bir dükkan ve bu dükkanda yaşanan olaylar oluşturmaktadır. Fakat bu dükkan bildiğimizden çok daha fazla işlemektedir. Burada satılan ürünler tamamen insanların
Fosforlu Cevriye
Fosforlu Cevriye, Suat Derviş'in kaleminden çıkmış, en çok okunan ve beğenilen romanlarından biridir.
Bu romanda Cevriye adlı başkahramanın başından geçen olaylara şahit olmaktayız. Cevriye kimsesiz bir sokak kadınıdır. Bir anneye sahip olmanın ne demek olduğunu bile bilmeyen hatta neredeyse yıldızlardan düşerek yeryüzüne geldiğine inanacak kadar bu duyguya sahip olmayan bir karakterdir. Fosforlu lakabı ise ıslak saçlarına değen ışık yansımalarının, saçlarında bıraktığı yaldızlar yüzünden tanıdığı insanlar tarafından kendisine verilmiştir. Romanın asıl konusunu ele alan olay ise Cevriye'ye bir kadın olduğunu hissettiren bir adama aşık olmasıdır. Daha önce hiç hissetmediği duyguları tatmasını sağlayan adama.
Eser oldukça sade bir dille yazılmıştır. Keyifle okuyabilirsiniz.
Hüsn-ü Aşk
Hüsn-ü Aşk, Şeyh Galib'in meşhur tasavvuf konulu mesnevilerinden biridir.
Hatime yani eserin sonunda ebced hesabıyla Hüsn-ü Aşk'ın tamamladığı tarihi miladi 1783 olarak belirtmiştir.
Konusu, Hüsn adında bir kız ile Aşk adında bir erkeğin aşkını anlatan, tasavvufi bir temaya sahip mesnevidir. Bu mesnevinin diğer mesnevilerden farkı
Kırmızı Saçlı Kadın
Orhan Pamuk'un kalminden çıkmış olan Kırmızı Saçlı kadın eserinde Sofokles'in Oidipus, Firdevsi'nin Şehname'sinde yer alan Rüstem ve Sührap hikayesiyle, eserin başkahramanı olan Cem'in başından geçen olayları harmanladığı görülür.
Hem kendi döneminin sosyal yapısını, siyasi ve kültürünü yansıtmış hem de bu destansı hikayeleri okurlara sunarak bunlar hakkında bilgi sahibi olmalarını sağlamıştır. Aynı zamanda yazar bu iki hikayeyi eserin konusuyla bağdaştırmada da oldukça başarılı olmuştur.
Esere bu yönde bakacak olursak eğer yazar burada doğu batı senztezinde bulunmuş ve metinlerarasılık tekniğini kullanmıştır diyebiliriz.
Dili oldukça sade ve anlaşılır. Benim yer yer sıkıldığım noktalar oldu fakat geneli güzel bir eser. Okuyacaklara şimdiden iyi okumalar dilerim.
Ayaşlı ile Kiracıları
Esendal'ın bu romanı toplumsal eleştiri mahiyetinde bir eserdir diyebiliriz. O dönem Türkiye'sini Ankara üzerinden pek de iç açıcı olmayacak şekilde göstermiştir.
Eser, dokuz odası bulunan bir binaya kiracı olarak yerleşen yazarın başından geçen ve şahit olduğu olayları, binada yaşayan diğer kiracılar üzerinden anlatılmaktadır.
Dönemin durumu yansıtılmakta ve insanların nasıl bir çıkmaza girdiklerini, akibinde ise bu çıkmazların sonuçları açık bir şekilde belirtilmiştir.
Yazar dönemine göre çok sade ve kısa cümleler halinde çoğunluğu diyolog şeklinde bir anlatım tarzı kullanmıştır.
Açıkçası bölüm dersim vesilesiyle okuduğum bir kitap oldu ve çok istekli bir şekilde okuduğum söylenemez. Belki de ödev psikolojisinden de kaynaklı olabilir. Bilemiyorum. Aynı zamanda yer yer sıkıldığım oldu. Nedeni ise biraz fazla ayrıntıya girmesi diyebilirim. Fakat ilerleyen süreçte eserde bir hareketlilik oluşmaktadır. Bazı yerlerinde ise olaylara hayret edebileceğiniz yerler olacaktır.
Okumak isteyenlere şimdiden iyi okumalar dilerim.
Simyacı
Eserin kısaca konusunu söylemek gerekirse eğer, rüyasında Mısır piramitlerinin yanında bir hazinenin olduğunu gören Endülüslü çoban olan Santiago'nun yolculuğudur diyebiliriz. Ve bu yolculuk vesilesiyle sürekli bizlere ne olursa olsun kişisel menkıbemizin peşinden gitmemiz gerektiğini ve onu gerçekleştirmemiz gerektiği mesajını vermektedir.
Eser ince fakat oldukça etkilidir. Her sayfada mutlaka altını çizeceğiniz yerler olacaktır. Çoğu yerde de kendinizi göreceğinize eminim.
Yazar konuyu desteklemek amacıyla zaman zaman Mevlana'nın Mesnevisi'ndeki hikayeleri de kullanmıştır. Her bir hikaye zaten başlı başına bir ders mahiyetinde diyebilirim.
Simyacı kitabı çok uzun zamandır bildiğim bir eserdi fakat neden okumak için bu kadar zaman bekledim bilmiyorum ama benim açımdan daha iyi oldu diyebilirim.
Gerçekten okunması gereken bir eser ve asla pişman olmayacaksınız. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
İyi okumalar.
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı Pazartesi eseri Gabriel Garcia Marquez'in en iyi, en çok bilinen ve okunan romanıdır.
Marquez bu eserinde cinayet temasını işlemiştir. Bizlere bireysel ve toplumsal değerlerin iç çatışmalarını bir cinayet teması içinde sunmaktadır. Toplumun bir olay karşısında gerçekleri bildiği halde sus pus olması ve aynı zamanda bireyler üzerinde baskı kurarak bunları geçiştirmelerini tüm gerçekleriyle görmekteyiz.
Yazar kitabın başında bize zaten bir cinayetin olduğunu söylemiştir. Yani sonucu başta görmekteyiz. Fakat bu ayrıntı okurda sürükleyiciliği kesmez aksine kitabın kurgusu daha çok kişiyi sona sürüklemektedir. Çünkü evet ortada bir cinayet var ama bu olay nasıl gerçekleşti ve ne sonucunda gerçekleşti? sorularıyla baş başa kalıyor ve bir bakıyorsunuz ki kitabı okuyup bitirmişsiniz bile.
Toplumsal ahlak kurallarını, kişinin vicdanını, adaleti ve bir toplumun bir suç karşısında susarak suç ortağı olmasını gayet açık bir dille bir okurlara sunmuştur.
Okumaktan keyif aldığım bir kitap oldu ve sizlere de okumanızı öneririm.
Leyla ve Mecnun
Leyla ve Mecnun eseri 16. yy. şairi olan Fuzûlî'nin büyük bir aşk hikayesini konu alan mesnevisidir.
Eserin isminden de anlaşıldığı gibi olan Leyla ve Kays (Mecnun) üzerinden hikaye anlatılmaktadır. Bu mesnevi, beşeri aşktan ilahi aşka yöneliştir. Bu bakımdan bir nevi sembolik bir eserdir diyebiliriz. Yani Leyla sembolü ile Allah'ı,
Acımak
Acımak romanı, Reşat Nuri Güntekin'in kaleminden çıkmış bir romandır.
Roman da ilköğretim öğretmeni olan Zehra Hanım'ın ve babasının başından geçen trajik olaylar anlatılmaktadır. Anlatım ise iki karakterin gözünden dramatik bir şekilde ayrı ayrı anlatılmaktadır.
Zehra adlı karakterimiz çok disiplinli, temiz kalpli, çok fedakar birisidir. Fakat yapılan kötülüklere tahammülü olmayan bir karakterdir. Bu özelliği de ondan acıma duygusunu elinden alınmasına vesile olan bir unsurdur. Ki zaten kitapta da üstünde durulan nokta da budur.
Romanı ilk okumaya başladığımda, olayda geçen kişilere gerçekten söylenmelerim olmuştu ve daha sonra "bir dakika nasıl ya" dediğim yerlere gelmiştim. Yani kitap sizi ordan oraya götürecek bir yapıt.
Eserde birçok duygu bir arada verilmiştir fakat duygusallık/dram daha ağırlıklıdır. Tabii ki entrikasız da değildir.
Eserin bazı yerlerinde eski Türkçe kelimeler geçsede sizi yormayacak veya cümleden koparmayacak bir şekilde gayet güzel kullanılmış. Şahsen Türk Klasiklerinin en güzel yanlarından biri de bu tür kelimelerin kullanılması ve o eski havayı içinde barındırması, olması gereken unsurlardan birisi diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası eseri okuduğunuza asla pişman olmayacaksınız. Kesinlikle tavsiye ediyorum. İyi okumalar...
Körlük
Körlük romanı, Portekizli yazar Jose Saramago'nun kaleminden çıkmış distopik türünde bir romandır. Aynı zamanda kendisinin en ünlü romanıdır.
Eser içerisinde, toplum düzeninin hızla değişimi sonucunda ortaya çıkan olayların kötümser ve acı gerçeklerle biz okurlara sunulduğunu görmekteyiz. Bahsedilen bu toplum sorunları salgın üzerinden ele alınmıştır. Bu süreç içerisinde körlük salgınına yakalanan insanların karantina sürecindeki yaşantıları ve bu süre zarfında gittikçe yok olan zaman kavramı işlenmiştir. Yani eser toplum eleştirisini ele alan bir yapıttır. Romanda geçen karakterlerin isimleri yerine doktor, doktorun karısı, ilk kör gibi takma isimlerle anılmaktadır. Geçirilen körlük ise bildiğimiz siyah körlük yerine beyaz bir körlüktür. Bu bakımdan farklılık sezmekteyiz.
Eserde devlet tarafından tek bırakılmış bir grup insanın zor zamanları, cinsel ve psikolojik çöküşü, açlık savaşları çok gerçekçi ve oldukça çıplak bir şekilde ele alınarak anlatılmıştır.
Bu anlatılanlar arasında kimi yerde size hadi canım dedirtecek kimi yerde de kızacağınız durumlar elbet olacak.
Açıkçası eseri ilk elime aldığımda ilk yirmi sayfalara geldikten sonra bıraktım çünkü yazarın anlatımıyla karakterlerin diyalogları iç içe yazılmış. Bazı yerlerde kim kime ne demiş gibi bir durum oluştu ve bu da okurken yorulmama neden oldu. Daha sonra ise tekrar okumaya başladım ve bu durumu alışarak atlattım. Yani eserde beğenmedim tek nokta bu diyebilirim.
Sosyal toplum mesajları ve eleştiri içeren ve aynı zamanda bu tür distopya örnekleri okumayı sevenler için tavsiye edebilirim. İyi okumalar...
Bülbülü Öldürmek
Bülbülü Öldürmek, Harper Lee tarafından kaleme alınmış çok güzel bir eserdir. Neden bu kadar geç rastladım diye kendimi sorgulamadım değil.
Roman, Scout adındaki anlatıcı karakterimiz, abisi Jem, yakın arkadaşları Dill ve mesleği avukat olan babaları Atticus’un hikayesini konu edinmektedir. Daha çok bu şahıslar vasıtasıyla ırkçılık (siyahiler ve
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi
Güzide Sabri Aygün'ün okuduğum ilk eseri fakat kesinlikle son olmayacak!
Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki kullanmış olduğu dil oldukça güzel ve seçilen kelimeler, cümleler o kadar naif ki... Açıkçası eseri beğenmemim bir sebebi de bundan ibarettir.
Eserin de adından anlaşıldığı gibi tabi ki bizi acıklı bir yaşantı ve son karşılamaktadır. Fakat tüm bu olaylar nasıl gerçekleşmektedir? Buna sebep olan şeyler nelerdir? İşte yazarımız bunu çok güzel bir şekilde bizlere sunmuş bulunmaktadır.
Türk klasiği okuyanlar genellikle olayların nasıl gerçekleştiğini az çok bilirler ve bu eserinde hemen hemen diğer bazı eserlerle benzerlik yakalayabilir. (Konu bağlamında) Şahsen ben eseri okurken aklıma Safvet Nezihi'nin Zavallı Necdet eseri gelmedi değil. Fakat insanda bıraktığı his ve tat kesinlikle birbirinden çok farklı.
Eser oldukça samimi bir üslupla kaleme alınmış ve yaşananları baş karakterimiz olan Fikret'in kızına bıraktığı günlük sayesinde öğrenmekteyiz.
Gizli aşklar, kırgınlıklar, mecburiyetler, istenmeyen hayatlar ve fedakarlıklar sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Ben eseri okurken büyük keyif aldım ve sizin de keyif alacağınıza eminim. Tavsiye ederim. İyi okumalar...
Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı MetrukesiGüzide Sabri Aygün · İş Bankası Kültür Yayınları · 20212,095 okunma
Ölüm Allah'ın Emri
Öncelikle şunu söylemeliyim ki eser zaman açısından kronolojik sıraya göre gitmez ve sondan başa akmaktadır.
Yazar kitabın henüz başındayken sonunu bizlere sunmakta fakat sonunun nasıl sebepler neticesinde geliştiğini bizler üzerinde merak uyandırarak sunmaktadır. Bunu yaparken de biz yani okurlarla bir nevi irtibat halindedir. Merakımızı cezbedecek şeklinde bizi kendine bağlamakta ve bir bakıyorsunuz ki kitabın son sayfasındasınız. Biz okurların ona sormak istediğimiz soruları adeta duyar gibi kendisi sorup bunu cevaplamaktadır.
Yazarın üslubu oldukça keyifli, okuru asla sıkmayacak derecede güzel. Ciddi bir olayda dahi yer yer sizi güldürecek alaylı bir dili var.
Eser, bir konakta geçmektedir ve olaylar konağın içinde yaşayan Paşa, Behice kalfa, paşanın yeğeni Sıtkı ve cariyesi olan Sinesaf'ın etrafında dönmektedir.
Aşk ve entrikalarla olayı takip ederiz. Bunlarla beraber dönemin toplumsal yaşayışını ve erkek kadın ilişkisi hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Eser oldukça kısa fakat şahsen ben okurken büyük keyif aldım ve her okuyucunun da alacağını tahmin ediyorum. Bu nedenle gönül rahatlığıyla tavsiye edebilirim.
Levayih-i Hayat (Hayattan Sahneler)
İlk kadın romancımız olan Fatma Aliye'nin kaleminden çıkan kısa bir mektup romanla karşılaşmaktayız.
Eser, beş kadın (kardeş/arkadaş) karakterin birbirlerine yazdıkları mektuplardan oluşmaktadır. Osmanlı döneminde kadınların gözünden evliliğe ve aşka dair farklı bakış açıları sunulmaktadır.
Aşk, evlilik ve kadının bu koşullar altında bulunduğu konumu örneklerle tartışılmaktadır. Yazarımız bu olaylar dahilinde ve geleneğin de dışına çıkmadan kadınların tüm duygularını açıkça okura sunmaktadır.
Evet, eser geçmişte yazılmış fakat eseri okurken günümüz sorunlarıyla karşı karşıya olduğumuzu fark ettiriyor. Bu yönden güncelliğini korumaktadır diyebiliriz.
Eser oldukça kısa fakat anlatılmak istenen fikir ve duygular gayet dolu dolu olarak biz okurlara sunulmaktadır.
Okuyacak olanlara şimdiden iyi okumlar.
