Akıcıydı zaman kavramı gibi. Hikayelerin hepsi kendini eşsiz biçimde tamamlıyor... (Tekrar tekrar okunsa bile sıkılmazsınız.)
Hatay'dan söz edilmesi özellikle şu süreç içinde kitapta karşılaşmam içimi sızlattı. Eski haline dönmesini diledim uzunca. Umarım bir gün o eşsiz kente yolum düşer...
- "Hatay’ın mezeleri ünlüdür, sofraları zengin. Kadim bir coğrafyanın birikmiş bütün kültürlerinden nasiplendiği için Hatay mutfağında yok yoktur. Arap, Ermeni, Süryani, Türkmen, Kürt, Türk, Fars, Rum ne yemiş ne içmişse tarih boyunca Hataylılar hepsini not etmişler, bir gün lazım olur diye. Her gün lazım olmuş tabi. Hatay'a yolu düşenler bu enfes tatları denemeden ayrılmışsa kentte çok şey kaybetmiş sayılır." (84)s
- "İnsan hayal kurarken gözlerini kapatır, hiç kimse hayallerimizi görmesin diye yaparız aslında, gözlerimizi kapatınca kendimizden bile saklarız hayallerimizi. İçimizdeki gerçek biz, o hayaldeki biziz aslında." (98)s