Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mehmet

Mehmet
@Berhavaa
"Xelk çû hîvê"
D.Ü
Amed, 19 Eylül 1999
80 okur puanı
Mayıs 2018 tarihinde katıldı
Derdini anlatmak için açlıkla terbiye olup ölüme yatmak günleri bitti zannetmiştim. Yanılmışım. Meğer bitmemiş. Öyle ya, zulüm ve düşmanlık bitmedi ki. Ne çabuk unutmuşum Habil ve Kabil’i. Mermer sunaklar yeni kurbanlarını bekliyor. Haydi, seyre duralım hep birlikte. Ne kadar da küçükmüş meğer. Sığamadık yeryüzü sofrasına. Kibir denizinde boğulmuşuz da haberimiz yok. Değirmenimiz susmuş, unumuz bitmiş. Fırınlarımız da kararmış, kalplerimiz gibi.  Artık burnumuzda sıcak ekmek kokusu yerine kan kokusu var… İyi o zaman. Ne diyelim? Afiyet olsun
Reklam
Sen? Bana ekmek veriyorsun ha? Sen kimsin de bana ekmek vereceksin? Çalışıyorum ben, alnımın teriyle kazanıyorum onu… Bana ekmek veriyormuş. Ben çalışmayım da sen bana ekmek ver. Ulan siz değil ekmek, günahınızı bile vermezsiniz bedavadan!
...Ben işte bu acı lokmayı tatlandırma hünerini öğrenmeğe geldim sizden. Kaçtımsa, satılan Türkiye'den kaçtım. Kurtulacak Türkiye'nin kavgasına katılabilmek için ...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bilmiyorum abla. Ayarım yokmuş benim, onu arıyorum. Bir deli suymuşum ben, yatağımı arıyorum. Bulacağım da!
Bu kadar NET!
- Benim sana son öğüdüm şu: Battın mı debelenme dedim, dinlemedin. Bari şu siyaset katakullisine karışmadan çabala. Senin deden diplomat değil, deveciydi. Sen de bu deveyi güt­meğe bak... - Gütmem baba. Ben aklıma kelepçe vurdurmam. Güdülmeğe de niyetim yok.
Reklam
«İyi düşün» diye başladı yine, «delifişekliğin faydası yok. Her yerde senin arşınına göre bez vermezler ... » «Biz hep böyle dersek, Amerikalı işte böyle gelir, bizim Frenkli düzünü kendi arşınına göre bez yapar!» <<Peki, ne yapabilirsin buna karşı?» «Her devrimci gibi, her yurtsever gibi ben de doğruyu söy­lerim, savunurum.» «Ateş olsan, cürmün kadar yer yakarsın, kendini yakarsın ... » «(Ben yanmasan, sen yanmasan, biz yanmasak, nasıl...)» «Nasıl nasıl?» dedi babam."Sövüyor musun?» «Hayır, elham okuyorum!» «Pek benzemiyordu elhama.» «Kurtuluş elhamı bu.» «Anlıyamadım.» «Anlamı şu ki, karanlıkları aydınlığa çıkarmak için Kerem gibi yanmak gerek diyor.» «Kim diyor?» «Bursa Cezaevi'nde yatan bir koca ozan.>> «Ozandır, söyler .. » «Yalnız söylemez. Kendisi yanar da, dört yanını ısıtır da ... »
«Düşündükleri belli, baba. Herifler buraya üç deniz aşırı yerden kara gözlerimiz için gelmiyorlar ya. Bu Amerikalı Hacı Osman gibi tefecinin domuzu. Sömürmek için açıyor kesenin ağzını Ankara'ya. Niyeti sırtımıza basıp atlamak. Bizi ana pa­rayı da geçecek faizlere boğmak. Ha parasiyle girmiş memle­kete, ha silâhiyle. Çıkarmak zor olur sonra ... «
«Hala kötü mü ettim diyor yahu! Ne uğraşırsın ölülerle be çocuk? Kadı körse, ona kör diyecek senden başka geveze kal­madı mı? İnönü'ye söveceksen, benim Ali Rıza Beye söğdü­ğüm gibi tenha yerleri kollamak yok mu? .. »
«Deliğe sığamıyan sıçan bir de kuyruğuna kabak bağlar mı?» diyordu. Sonra da öğütlüyor­du: «Beni dinle oğlum. Etme bu işi. Sonra köşebaşında eve ne götüreceğim diye çok düşünürsün. Al da benden pay biç. Gözlerimi temelli yumduğum gün, benim üçüncü ölümüm olacak, zira iki kere evlendim!»
«Artık Krallar, Sultanlar karşısında bel bükmeyi unuttuk,» dedim. «Sen gel de zeybek oynarken nasıl bel büküyoruz, ona bak,» dedim. « Yooo, sayın Profesör» dedim, «hem babamın emekli aylığı kadar gündelik al, hem Ankara Palas'ta safa sür, hem de kalkıp bize kara sür, işte bu olmaz!»
Reklam
- Hayır, onlar ekmeği makineyle yoğururmuş. -İşte bu gavur işi! Hamur dediğin, yumruk ister aslanım, topuk ister. Yağuranın burnundan hamura şırıp şırıp ter damlamadı mı, o ekmek kabarmaz. Bereketi de olmaz. Doyurmaz. Adam kısmı doymayınca da aha böyle İsviçre gıralı gibi saldı­racak yer arar. Demek ki, ekmeksiz siyaset olmaz. Sen yaz bu dediğimi...
Özür dilerim genç kardeşlerimden, Koşulların insanları değiştirdiğini Ve özün biçimi belirlediğini İçime yeterince sindirememişim demek ki...
İkide bir kulak veriyordum yağmura Gorki'nin ANA'sından kaldırıp kaldırıp başımı... Bayağ hoşuma da gitmişti ilkin, İri iri damlalar Elli mumluk elektriğinde bahçenin Vurdukça betonların üstüne üstüne, lşıltılı bir koşuşmadır gidiyordu... Yine de bir eksiği vardı, ama ne?.. Kokusu yoktu, kokusu! Toprağı yoktu, Yaprağı yoktu, Bi işe yaradığı yoktu! Mübarek, yarı karanlık bir hapisane avlusuna yağan Tam bir yarı-aydın yağmuruydu.
Sayfa 103Kitabı okudu
İki
Yarın pazar, sokağa çıkma yasağı var, Seçim kütüklerini dolduracaklarmış . . . Kıyamet kopmaz ya, Yarın da sokağa çıkmayıveririz, canım!
“Ama vatandan kaçıyoruz “ “İlkin şu vatanda anlaşalım. Artık vatan kavramı da ikileşti. Biz onların vatanından kaçıyoruz. Özgürce soyulamadığımız, emeğimizle doyamadığımız, yönetimine katılamadığımız yerse eğer vatan, ben vatansızım. Salt coğrafya kitabı kandırmıyor artık beni. Korkuyla yaşayamayız ki “ “Korkuların en kötüsüne düşürdüler bizi : yarın korkusuna ...” “İşsiz kalırsam, aç kalırsam korkusuna...”
128 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.