Bu kentin ne çatısını aydınlatan ayları sayabilirsin,
Ne de duvarlarının gerisine gizlenen bin muhteşem güneşi.
Bitmek bilmeyen savaşlar, yoksulluk, ailesizlik, bu kadar zorluk içerisinde kendini hâlâ insandan sayabilmen için yaşamaya çalıştığın aşk, sevgi, bağlılık ve merhamet.
Hosseını kitapları okuyucusunu hiçbir zaman şaşırtmadı, yarı yolda bırakmadı, en azından benim için. Sağlam kalemi, okuyucuyu asla yormayan, su gibi akıp giden dili..
Kitabın içeriğine değinecek olursak, ayrı iki karakterin tek bir noktada ve zorlukta yollarının kesişmesi.
Meryem ve Leyla.
Başlarda sadece Meryem'i konu alan ve sonuna kadar Meryem ile devam edeceğini hayal ederek okuduğum için Leyla'da afalladım diyebilirim. Ama muhteşem bir şekilde birbirlerine bağlanmışlar. Okurken yer yer sinirlendiğim oldu. Kadının bu kadar alçaldığını, hor görüldüğünü ne yazık ki o zamanki afgan kesimlerden günümüze kadar hiç sekmeden, bozulmadan süregelmesi can sıkıcı bi durum oldu benim için. Ama en az Uçurtma Avcısı kadar sağlam bir romandı. Okuyun, okutun.