Normalde tarihle çok aram yoktur ama bu aralar ilgim bir hayli arttı. Ne nasıl başladı? Kim nerde ne yaptı? Tüm bu sorular tahmin ettiğimden fazla önemliymiş. Ama belki de en önemli soru isanoğlunun var oluşu ve dinlerdir. Çünkü uğruna milyonlarca insanın öldüğü bir konumda din konusu. Buna değer miydi acaba? Ya da tek bir gerçeklik mi vardır? Din adı altında milyarlarca insana dayatılan şeylerin gerçekliği nedir? İçimizde herhangi bir inanç olmadığında neler belirler hayatımızı. Hoşgörü her zaman iyilik getirir mi? Bazı hayatlar ve insanlar ilham vericidir. Belki de yüzyıllar sonra bile. Hypatia ve hayatı için de aynı şeyleri düşünüyorum. Yaşadıklarım ve iş hayatında öğrendiklerimden sonra hayat gerçekten sorgulanması gereken bir yer. Hala sorulması gereken çok soru var. Ve ben durdum bir noktada soru sormaktan hayatın peşinden koşmaktan. Oysa soruları çözemeyecek olsan bile fikir yürütmek en değerlisidir. Evreni ve bilimi dinsizlik olarak görmek acizlikten öte bir şey değildir. Nitekim tanrı bize bu oyunda ebe olanın biz olduğunu söyleyip saklandı. Bize de onun hakikatini bulmak kaldı.
Her yeni yaş bizlere farklı bir şeyler öğretiyor. Her evre bizi başka bir pencereden bakmaya zorluyor. Öyle bir evreye denk geldim ki. Kendi içimde ve dışımda verdiğim tüm savaşlar anlamsız gelmeye başladı. En sevdiğim insanlara olan güvenim yerle bir oldu. Şu an her şey anlamsızmış gibi geliyor. Dostluk, aşk, aile... Büyümek böyle bir şey miydi? Yoksa her şey mi anlamını yitirdi? Belki de yanlış anladım hayatı kimse benim gibi yaşamıyor artık haytını. Her şeyiyle bu kadar fedakarlık ya nankörlük ya da acı bir ders veriyor. Sevdiklerimiz için neler yapmalıyız? Nelerden vazgeçebilmeli uğrunda neleri göze alabilmeliyiz? Belki de bu yaşın da sorusu budur ve cevabı bu yaşın sonunda verilmelidir.
Sanırım hayatımın en zor yılı bu yıldı. Tüm benliğimle yok olduğum ve yeni bir ben inşa ettiğim bir yıl. İnsan yaşadıklarıyla değişip dönüşüyormuş. Belki de sadece büyüyormuş. Bu sene fark ettim ki insanlar ben merkezli yaşıyor ve ben 8 çocuklu bir ailenin çocuğu olarak bunu yapmayı hiç becerememişim. İş hayatımın ilk yılı sonunda ziraat Mühendisiyim. Ama hayal ettiğim gibi bir şey değilmiş. Düşündüğüm gibi olmadı hiçbir şey. Her şey altüst oldu hayatımda. Ama hayatımın altı üstünden daha güzelmiş neyse ki. Duygusal anlamda büyük çöküşler yaşayıp ta dimdik durduğum bir sene oldu. Çünkü pes edemeyeceğim kadar güzel sebeplerim var bu hayatta. Umarım tüm yaşadığım bu acılar bana güzel mutluluklar olarak bir gün geri döner. Ve hayal ettiğim hayatı pes etmeden inşa edebilirim.
Yeni Notlarım
1)Kendini Sev
2)Hayalinin peşinden koş pes etme
3)Güvenmeyi bir kenara bırak
..., içimizde bir "doğruyu anlama" potansiyeli var. Bu herkesin içinde vardır. Yani doğuştan bazı şeyleri insanın içi hisseder; bildiğini bilmese, farkında bile olmasa dahi...
Bi kızı en güzel babası sever. Ve bir prenses ne kadar yüceltilirse baba o kadar yüceltir kızını. Bu his yıllar geçtikçe kaybolur ya da sönükleşir. Ama unutma en değerlisi sensin unutursan sana bakarken ışıldayan bir çift gözü hatırla. Işığını kimse için sönükleştirme. Kimsenin değerini düşürmesine izin verme. Güzelliğini, asilliğini, ruhunu hep o küçük kızın dünyasından alıyorsun onu sakın kaybetme.
Idil Nehri'ne varan Cengiz Han, Gök Tanrı'nın ondan yüz çevirmiş olduğunu anladı. Daha fazla yola devam etmedi, Avrupa'yı fethetmeye oğullarını ve torunlarını gönderip kendisi ölmek ve bilinmeyen bir yere gömülmek üzere Or- dos'a geri döndü...