Sorun şu ki bir hatadan sonra kendimizi hırpaladığımız zaman, hatamız yüzünden yaşadığımız suçluluğa ve hüsrana bir de utancı ekleriz. Bu suçluluk ve hüsran bizi ileriye taşımak konusunda faydalı olabilir ama utanç…utanç takılıp kalmamamıza neden olur. Felç edici bir duygudur. Utanç sarmalına girdiğimiz zaman bize başlangıçta utanç veren türden hatalara yenilerini eklemeye daha yatkın oluruz…Belki de eksik parça bu tökezlemeleri kabullenmemdi. Belki tökezlediğim zaman bunun nasıl bir hayal kırıklığına ve hüsrana neden olduğunu utanç sarmalına düşmeden kabullenebilirdim. Belki de tökezleme denen şey adı üstünde sadece bir tökezleme olarak kalabilirdi.
Sevişirken iç içe geçen, solukları karışan, birbirine en yakın hale gelen insanların, sonradan bu kadar yabancılaşmasına, hatta can yakmaya çalışmasına hep hayret etmişimdir. Önce en büyük haz, sonra en büyük can yakma, ne tuhaf.
Erkekler tarafından kadınlar üstüne yazılmış her şeye kuşkuyla yaklaşmak gerekir, çünkü onlar aynı zamanda hem yargıç hem de taraftırlar.
Pauline De La Barre
Seni çok özlerim orada, diyor Connell. Dayanamam.
Başta öyle olur. Sonra geçer.
Seni sevdiğimi biliyorsun, diyor Connell. Bir başkasına asla aynı hisleri duymayacağım.
Ölmeyi gerçekten dilediği zamanlar oldu Connell’ın, ama Marianne’in kendisini unutmasını asla tüm yüreğiyle istemedi. Connell’in kendine ait muhafaza etmek istediği tek parça da, Marianne’in içinde var olan parçası zaten.