Kahkaha kaba olduğu kerekçesiyle hoş karşılanmaz, çünkü gülerken ağız geniş bir biçimde açılır ve dişler gösterilir. Orijinal olarak kahkaha, garantilenmiş av ya da yiyecek karşısında duyulan haz duygusunu içeriyordu. Düşen bir insan, avlayıp yere düşürmüş olabileceğimiz bir hayvanı akla getirir. Her ani düşüşün kahkaha nedeni olmasının akla çaresizliği getirmesi ve bize istersek düşene av muamelesi yapabileceğimizi anımsatmasındandır. Üzerine gidip onu gerçekten yiyecek olsaydık, gülmezdik. Onu yemek yerine ona güleriz. Kahkaha, potansiyel yiyeceğimizin kaçması karşısında gösterdiğimiz tepkidir.
Bu yüzden akranlarımın karşısında bir kahin gibi doğrulmaya cesaretim yok ve de onlara hiçbir avuntu sunmamış olduğum yakınması karşısında boynumu eğiyorum: çünkü en temelde tümünün istediği avuntudur - en vahşi devrimciler bunu en erdemli inançlılardan daha az tutkuyla istemezler.
Hani birine aşık olursun da onun dışında kiminle iletişim kursan hissettiğin tek şey "Ama bu, o değil." acısıdır ya. Karşındaki kişiyi değil, o'nun yokluğunu tecrübe edersin sadece iletişimde.