Tanımadığım bir kentte gece vakti gezerken pencerelere bakarım. Bir evin ışığı yanıyorsa duvarlarında çok kitap varsa “Bu bizden biri.” diye düşünürüm. Onun hangi milletten olduğu, ne iş yaptığı, kadın mı, erkek mi olduğu hiç önemli değildir. Aynı kabileden olduğumuz duygusu uyanır içimde. Kapıyı çalsam o insanla kitaplar sayesinde diyalog kurabiliriz. Kitap okumayan, kitaba hayatında fazla yer vermemiş biriyle ne konuşabilirim ki? Tabii ki hiçbir şey. O halde zaman kaybı neden?
Kitaplar, insanların düşüncelerini, deneyimlerini ve hayal güçlerini paylaştıkları bir araç. Kitaplar sayesinde insanlar arasında derin bir bağ kurulabilir ancak kitap okuma alışkanlığı olmayan biriyle bile ortak konular bulunabilir. Hobi, seyahat, filmler, müzik veya günlük yaşam vb ilgili konular üzerine sohbet edilebilir. Herkesin farklı ilgi alanları ve deneyimleri vardır ve bu farklılıkların paylaşılması insanlar arasında anlayış ve empati oluşturabilir. Dolayısıyla, kitap okumak sadece yeterli değil ve kitap okuma alışkanlığı olmayan biriyle de değerli bir diyalog kurulma ihtimali var. Bunu cinsiyetçiliğe bağlamamak lazım çünkü bu bireyin kendisinde saklıdır. Zamanı daha verimli kullanmak için fazla önyargıları da bir kenara bırakmak her zaman iyidir.
Beyefendi bu bir alıntıdır. Her yazdığım kendi düşüncelerimi barındırmıyor fakat kendi düşüncelerime yakın bulduğum yazı ve alıntıları da paylaşıyorum. Ayrıca alıntıda cinsiyetçiliğe aykırı bir düşünce yok aksine ayırt etmeksizin demiş. Değerli yorumunuz için teşekkürler.🙏🏻
Güzel insanların vedaları da hep güzeldir, şiirdir. Zira çoğunlukla insanlar tanıştığımızda değil, esas vedalaştığımızda aslî karakterlerini belli ederler. Kimi kavga ederek ayrılır, kimi bir demet çiçek masaya bırakarak. Kimi gider susarak, kimi duramaz arkadan yanlış yanlış konuşmadan.
Aslına bakarsak, hayat da son kertede
bir vedadır; dünyaya. Bu veda için yaşarız.
Ve en güzel veda, vefadır; en çok da insanın kendi yüreğine.
Kim daha temiz?
Üstü başı parlayan mı?
Yalan konuşmayıp yüreği ışıldayan mı?
Kim dost?
Yara bandı yapıştıran mı?
Yaralarını öğrenmeye çalışan mı?
Hangisi gerçek?
Ölüm mü?
Yaşam mı?
İslamiyeti Hakkıyla Yaşayanlara Cennet
Aşık Olur .
🌳🌳🌳🌳🌳🌳🌳
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🌹
Sevda Ateşinden Yansakta Hakkı Bulmak Gerek Hakkı
Düştüğümüz Yerde Yansakta Hakk Yolunda Olmak Gerek .
Hak Yolunda Olmayanlara Bu Gönlü Bağlamak mı Gerek ?
Sadece Bağlandığın Gönül Hak Yolunun
Yolcusu Olsa Gerek
Erenler Erdi Muradına .
Bize Nasib Kısmet
Ne Zaman Gelecek ?
🌹🌹🤲🤲🤲🌹🌹
🌹🌹🌹🙃🌹🌹🌹
🌹🌹🌹🌹🌹🌹🙋♂️
Amerikalı şair Allan Poe’nin çok sevdiğim “Yalnız” şiirinden alıntıdır. Aslı ise şöyledir;
YALNIZ
Olmadım çocukluğumdan beri
Başkalarının olduğu gibi
Görmedim dünyayı, nesneleri
Başkalarının gördüğü gibi
Kandırmadı hüznümü, tutkuları
Aynı ortak pınarların suları
Aynı zevki duymadı yüreğim
Aynı şevkle uyanmadı yüreğim
Sevdiğim her şeyi yalnız sevdim
Çocukluğumda, çocukluk çağında
Fırtınalı bir ömrün derinliğinden
Çıktı hâlâ tutsağı olduğum gizem
Çıktı sellerden ya da pınarlardan
Dağlardaki kızıl kayalıklardan
Gölgesi dolanan güz güneşinden
Onun sonsuzdaki altın renginden
Çıktı gökyüzünün yıldırımlarından
Yanımdan uçarak geçtiği zaman.
Ve kasırgadan, gökgürültüsünden
Ve buluttan ve bulutun sisinden
(Havanın kalanı mavileştiği an)
Gözlerimde iblis şeklini alan.
1829
Edgar Allan Poe
( 1809 - 1849 )
İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı… Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayretten hayrete düşürecek en müthiş ve karışık bir ruha maliktir! Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatlığıyla öteye geçiveriyoruz?