Öncelikle bu kitap serisini sadece hikaye/roman amaçlı okuyacak var ise bence lütfen okumasın.Ya da en azından bu amaçla başlayıp sonradan kıymet bilen kitle olmadıysanız 3. kitaba kadar gelmeyi beklemeyin. Sonra burada, yok kurgu şöyleydi yok böyleydi diye olumsuz yorumlar çoğalıyor. Sizce yazar burada sadece edebi kaygı mı taşıyor? Evet ise cevap, siz olayı hiç anlamamışsınız.
Altı çizilerek okunmalı. Ufku açan bir kitap serisi. Okuyunca bazı bilimsel gerçeklerden ne kadar uzakta olduğumuzun farkına vardım. Bunu özellikle son kitapta net bir şekilde hissettim. Bilim üretmeye devam ediyor, peki biz? Özellikle araştırma yaparken konuyla ilgili açıklama ve düşüncelerin çoğunun yabancı kaynaklı olması ve iyi bir ingilizceniz yoksa anlayamamanız size ne ifade eder? Soruma cevap oluşturur mu?
Ayrıntılı incelersek tabiki eleştiri yapacağız. Önceki iki kitaptan biraz daha farklı bir kitap karşılıyor sizi. *Mantık yine aynı: Kurgu içerisine bilimsel bilgiler serpiştirilmiş. Fakat ilk iki kitapta beynin çalışma yapısı ile ilgili olan gerçekler, bu kitapta biraz daha az yer alıyor. Bu kitabın ana konusu yapay zeka ve gelişimi. *İlk iki kitaptaki kurgu daha çok yer alırken bu kitapta bilgi daha öne çıkarılmış. Yazar bazen bilgileri sığdırabilmek için uğraş vermiş gibi hissettirdi. Özellikle okuyucu heyecanla sona yaklaşırken dahi bilgi temelli olması beni de biraz rahatsız hissettirmedi değil. *Bazı karakterlerin de veda sözlerini okumak isterdim. Sonuçta karakterlerle kurulan bağ da var.
Takip ediyorsanız son zamanlarda beynin 4. bir katmanı daha olduğu keşfedildi. Yazar da 4. kitabın sinyallerini verdi. Sevenlere duyurulur ;)
Gülüş anne babadan geçen bir şeydir, annen baban gülüyorsa sen de gülersin, onlar gülmüyorsa istediğin kadar içinden gelsin senin yüzüne bir tebessüm lağıyınca oturamaz.
Yani antika bir yemek takımının kaç sofrada kaç kişiyi ağırladığını, sofrada atılan kahkahaların günden güne sönüp sönmediğini yahut akşam yemeklerinin sonsuz bir suskunlukta yenip yenmediğini kim bilebilir ki? Küçük bir cep aynasının örneğin, hep bir güzeli gördüğünü tahmin eder, hafızamızda geçmiş zamanlara ait bir güzelin dolgun yanaklarını, ışıklı gözlerini canlandırırız, çirkinler hiç aynaya bakmıyor, bakınca ağlamıyorlarmış gibi. Tek bir çevirmeli telefonun üstünde dolaşmış parmakların o tuşları heyecanla mı, yılgınlıkla mı, korkuyla mı çevirdikleri kıymetli bir anı değil mi sizce de? Birini özlediğini söylemek için basılan telefon tuşlarıyla, bir hastalığı haber vermek için basılan telefon tuşlarının birbiriyle aynı olmayacağı gerçeğini kabul edersiniz tahmin ederim. Eski bir dikiş makinesinin kaç elbise diktiğini merak etmek yersiz olabilir ama bir terzinin kapısından elinde yeni elbisesiyle çıkmış bir genç kızın peşine takılıp gitmek hayal aleminde, ona bir hikaye yazmak, elinden tutup onu olduğundan başka bir yana çekmek, çoktan sönmüş bir hayatı zihnimizde yeniden yaşatmak mümkün değil mi? ... Sadece eşya gözüyle bakarsan her biri elbette eşya. Ancak hepsinin birinin eline değdiği yahut hiç değmeden, kullanılmadan eskidiği düşünülürse..