Bir tarafta hayat pahalılığı, içtimaî bir yıkılış şeklinde
tecelli ederken, öte yanda ekonomik hercümercin neticesi
olarak sefalet günden güne artarken, hastalık bu milleti için
için kemirirken uğraşacak dava mı yok a efendiler.
Serseri çocuklar bir yara gibi ortada dururken, verem
gençliğin büyük bir kısmını silip süpürürken, ölüm nisbeti
doğumundan defalarca fazla iken; etin kilosu iki lirayı
tecavüz ederken, ekmeğin kilosu otuz kuruştan aşağı
olamazken, kış geldi henüz şu İstanbulun yakacak derdi halledilmemişken, herkesin cebi devlet bütçesi gibi tam takır
iken uğraşacak mesele mi yok a efendiler..!
Efendiler ayıptır....!
Biraz da bu memleketin, bu milletin dertlerine devâ,
yaralarına merhem olmaya çalışalım.
Gerisi kolaydır.
Malûmpaşa, 26 Ekim 1947