Ah! Bakılması gereken yere bakmıyor insan. Bir Zen şairinin kelimeleri ile "Kendisini değil başkalarını kesebilen bir kılıç gibi, ya da bir göz gibi kendisini değil başkalarını görüyor."
Acaba böyle aşklar, sadece doğuya mı özgüydü, bir çeşit harese miydi bu da insanın kendini helak ettiği?
Ah minel aşk sözü başka dile çevrilebilir miydi?
Gidenin ardından insanı en çok ne yoruyor biliyor musunuz hocam?
'Keşke' demek.
Keşke saçma şeyler için tartışmasaydık, keşke yatağa hiç küs yatmasaydık, keşke her anımızı son an gibi görüp değerini bilsek ve öyle yaşasaydık...
...geçmişimizde yaşadığımız şeylerle bugünkü benimizi inşa ederiz. Dolayısıyla bizler dünümüzün ve bugünümüzün toplamı ile biz oluruz. Bu nedenle yaşadığımız her şeyle kabul görme ihtiyacı duyarız.
Çünkü anne karnındaki organlarımızın anne karnından çok bu dünya için gerekli olduğu gerçeği gibi, bu dünyada yaptığımız ibadetler de en çok ahiret yurdumuz için gereklidir.
Biz anneler genellikle 'öfke'den dert yanarız ama 'şefkat' de en az öfke kadar tehlikelidir çünkü şefkatin yanlış kullanımı da çocuklara zarar vermektedir.