"-Hocam çok ileri gidiyorsun, dikkat et, seni ordan oraya sürerler diyorlar bana. Söylesinler bakalım nereye sürecekler? Söyleyin nereye sürecekler? Allah'ın rahmetinin erişmeyeceği bir yer mi biliyorlar?"
Bu ne güzel korkusuzluk.
Onlar batılı seviyorlar, biz Hakkı seviyoruz.
Onlar serbest seks eğitiminin, kadın erkek eşitliği adı altında hayvani bir yaşayışın, alkol ve dansın, flörtün taraftarlığını yapıyorlar, biz ise Islami edep ve hicap içersinde, çalışan, ibadet eden, hakkı gözeten insanlar olarak hem dünyalarını hem de ahiretlerini imar eden insanların dünyasını kurmak istiyoruz.
Onlar fakiri daha fakir, zengini daha zengin,
Onlar toplumu daha ahlaksız, genç kızları daha iffetsiz, gençleri daha cani ruhlu ve maneviyatsız,
Onlar tüm toplumu daha dinsiz yapmak yolundalar.
Düşünün bakalım televizyon karşısında muhallebi gibi gevşemiş bir Müslümanda değil cihat etmek acaba kalkıp bir farzı ifa edecek kuvvet ve istek kalmış mıdır?
O zamanlar "Ben, beni kimse görmediği zaman en çok kendim oluyorum." diye düşünürdüm. Yeni keşfediyorum bu düşünceyi. Kimse sizi gözlemiyorsa içinizdeki gizli ikinci kişi dışarı çıkıp dilediği şeyleri yapabilir.
Gün kavuşurken köye bir adam geldi ve peygamber olduğunu söyledi. Köylüler adama inanmadılar. "Ispat et!" dediler.
Adam karşılarındaki eski suru gösterdi ve "Eğer bu duvar konuşur ve benim peygamber olduğumu söylerse inanır mısınız?" diye sordu.
Köylüler "Elhak, inanırız!" dediler.
Adam duvara döndü ve elini uzatarak "Konuş ya duvar!" buyurdu.
Bunun üzerine duvar dile geldi ve şöyle dedi:
"Bu adam peygamber değildir. Sizi kandırıyor. Peygamber değildir."