Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fernweherin

Fernweherin
@Ferweherin
Kendini bulma yolculuğunda, kitaplarla yolunu aydınlatmaya çalışan, Atasının izinde bir öğretmen, bir okur .. ama iyi okur. Satırları çizerek okur.
"Kendi mutluluğumuza konsantre olup sadece onu bulmanın peşine düştüğümüzde kaostan başka bir şey var etmeyiz hayatımızda. Herkes sevgiyi aryor, aşkı arıyor, mutluluğu arıyor ama bir türlü bulamıyor. Oysa insanın mutsuzluğu başkasının mutluluğuyla ilgilidir. Sevgi vermeyi, mutluluk vermeyi öğrendiğimizde seviliriz ve mutlu Oluruz. Aradığımız şey bize kendiliğinden gelir."
Reklam
"Çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine inanmayız. Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etkin ilgidir. Bu etkin ilginin bulunmadığı yerde sevgi de yoktur. (..) Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirini ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi. Duygular gelip geçicidir. Eyleme yargı ve karar karışmışsa duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz?"
İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar. Ölmeden önce ölünüz. Hz Muhammed

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Reklam
Kimlikleri kaldırıp atmayı değil bunların dışarıya ya da duruma göre kurgulanan roller olduğunun bilincine varmayı seçmek önemli. Insan, üzerine giyindiği kimliklerin temsilcisine dönüşmektedir hayatin içinde ister istemez. Kimliklerini ve unvanlarini giyindiğinde başka biridir, çıkarıp soyunduğunda başka biri.. İşyerinde baska, arkadaslarla yemekte başka, evde başka, yalnızken başka, tatilde başka, trafikte başka, sosyal medyada başka, bilgisayar başında başkadır insan... Her birinde başka bir kimlik, başka bir kişilik, başka bir persona gösterir. Bulundugu yere ve duruma göre taşıdığı unvanlarin karşılığı olarak bir karakter benimser farkinda olmadan ve bunu bir tiyatro sahnesinde sergiler gibi de oynar. Bazen iyi oynar bazen kötù... Ama sonunda hep bir performans vardir. Hep bir gösteri... Hep dışarıya yönelik bir algi yönetimi…
"Bir hamamböcesi öldürdüğünde kahraman, bir kelebek öldürdüğündeyse şeytan ilan edilirsin. Ahlakın estetik standartları vardır." -Friedrich Nietzsche
Eskiden rüyaların anlamını da çözmek daha kolaydı, ama bugün neyi işaret ettiğini tam bilemediğim Kaygı ve korkularla doluyuz. Şurası kesin ki psikolojik durumumuzda büyük bir değişimin eşiğindeyiz. Çünkü bugün insan doğasını daha fazla anlamamız gerekiyor. Çünkü var olan tek gerçek tehlike insanın kendisidir. Insan en büyük tehlike ve gülünç bir biçimde bunun farkında değiliz. Insan hakkında hiçbir şey bilmiyoruz. İnsanın aklı incelenmeli çünkü kötülüklerin kaynağı orada.. unrA
Bugünün insanı kendini yalnız hisseder, çünkü artık doğayla bağ kurmamaktadir. Taşları, bitkileri izlemiyor, akan suları dinlemiyor, duymuyor ve onlarla konuşmuyoruz. Dahası onların konuştuğunun da farkında değiliz. Kopan bu bağın sonucunda duygusal enerjimizi de kaybetmiş bir hale geliyoruz.
Bugünün modern insanı eskinin ilkel insanından daha çaresiz ve yalnızdır. ilkel insan gözle görülmeyen ruhlardan ve hayaletlerden korkarken dahi bir uzlaşının peşinde olmuştur ama bugünün insanı anksiyete ve bağımlılığın pençesine düşmüş, rasyonel aklı onu bölünmenin eşiğine getirmiştir. ilkel insanin da şeytanları olmuştur ama bugün gelişmiş uygarlığın bizlere yüklediği korkular cok daha tehlikeli boyutlardadır. Üstelik bugün bizler şeytanlarımızı kovalamak için tamtam bile çalamıyoruz. .
Reklam
"Tanrı sadece nur değil, bir ağaç yeşerdiğinde açan son çiçektir, tüm yaratılanların sonunda varacağı kurtuluş noktası değildir yalnızca ya da sadece tüm varlığın eksiksiz ve kusursuz hali değildir. Tanr aynı zamanda, tüm temel belirsizliklerin en çapraşık ve gizli sebepleridir; olağanüstü paradoksları içine alan derin ve psikolojik bir hakikattir.
Eski bir deyişte söylendiği gibi, dünyaya bağlandıkça köklerini yitiren biLer ağaç tepelerine sarılıyoruz. Ruhun insanın ancak kendi topraklarından doğabileceğini unutuyoruz.. diplerdeki akıntılardan ve karanlıktan kaçarak kendimizi yükseltmenin peşine düşüyoruz. Sonrası malum ….”
Kadim Mısırlılar ruhu anlamaya başlamak için kişinin, kalbi dinlemek zorunda olduğunu söylemişlerdir.
Bu bölümün tamamını paylaşabilirim
İnsanların şeytani bir varlık tarafından ele geçirilebilme olasılığı doğrudan Orta Çağ inanç sistemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu, korku temeline dayanır ve son bin yıl boyunca sayısız yaşamı perişan etmiş olan teolojik boş inanışın sonucudur. Bu saçmalığın büyük bölümü son iki yüz yılda dağılmıştır, ama muhafazakar inançlarda devam etmektedir.
Kadim insanlar iblislerin gökle yer arasındaki bölgelerde bulunan ve özellikle kötülük peşinde olmayan uçan varlıklar oldu ğunu düşünürlerdi. İlk dönemlerdeki Hristiyan kilisesi iblisleri "karanlığın kötü hükümdarları" konumuna çıkardı. Kovulmuş melekler olarak, onlar insanları aldatmak için kendilerini Şeytan'ın değil de Tanrı'nın elçileriymiş gibi gösterebiliyorlardı. Günümüzde ise daha açık görüşlü dini topluluklarda bu iblislerin, kendi içimizde var olan, başımızı belaya sokabilecek yanlış tutkularımızı temsil ettiğini söylemenin uygun olacağını düşünüyorum.
60 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.