Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.31
Fatma TATLI
Fatma TATLI
@Ftatli46
Konuşamam sadece kitap...
instagram.com/kitap_diyari7?i...
176 okur puanı
Ekim 2018 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Herkese merhaba Cesaret Adası serisinin 2. kitabı Ziyaretçiler ile karşınızdayım. Kahramanlarımız Seda, Bekir, Leyla, İbrahim, Ömer, Gamze, Seymen, Seyhan, Loka ıssız adada zorlu şartlarla uğraşırken hayatta kalmak için görevler verirler birbirlerine. Kendi içlerinde gruplar oluşturup balık tutma, içecek su elde etmek için yağmur sularını biriktirme, çalı odun toplama, ateşi bekleme gibi görev dağılımları yapıyorlar. Adayı keşfe çıkmaya karar verip bir grup da keşke çıkıyor.
Keşfe çıktıklarında bir de ne görsünler bir bot. Tabi ki bu duruma çok seviniyorlar ama bazen hemen sevinmemekte fayda olduğunu görüyoruz. Olaylar farklı bir yöne kayıyor bir sefer.
Türk takımımız olayların üstesinden bu sefer nasıl geliyor görmek ister misiniz?
Seriye bir şans vererek film tadındaki kitabı okumaya ne dersiniz?
Kitabın sonuna gelince ne oluyor ya dedim kafamda deli sorular 3. Kitap çıksa aydınlanmak isterdim ama seri 2 kitaptan oluşuyor sadece. Depremden önce okuduğum son kitap olma özelliğini taşıyor kitap. Seriyi birer akşam okuyarak 2 günde bitirmiştim. Bir solukta okunan kitapları hep sevmişimdir
Yine aynı satırlarla sonlandırıyorum
Kahramanlarımız sorunları çözmek için en çok hangisine ihtiyaç duyacaklarını keşfetmek zorundalar: Zekâ mi, yetenek mi, cesaret mi?
Sence hangisi?
Herkese merhaba. Cesaret Serisi kitabının birinci kitabı Kazazeler ile karşınızdayım.
Kitaba ilk baktığımda nedense yabancı bir yazarın çeviri kitabını okuyacağını düşünmüştüm kitabı inceleyince bir baktım ki Türkçe isimler
Dünya Eğitim Olimpiyatlarına ülkemizden katılacak olan Seda, Bekir, Leyla, İbrahim, Ömer, Gamze( bu arada favorilerim Ömer ve Gamze çünkü matematik takımındalar matematik öğretmeni olmam bunu gerektirir ) ve ikiz kardeşler Seymen ile Seyhan 'ın olimpiyatlara Hindistan' a giderken yaşadıkları uçak kazası sonucu ıssız bir adada bulurlar kendilerini.
İçlerine Kahire den uçağa düşmesine neden olan korsanlar arasında olan Loka da ekibe dahil oluyor.
Ülkemizi temsil edecek öğrenciler yüzme, koşma, santraç, matematik ve robotik kodlama olan öğrencilerin yetenekleri birleşince adada ne gibi şeyler olacaktır sizce?
Peki ya problemleri çözmek için hangisi daha gereklidir?
Zekâ mi, yetenek mi? Yoksa cesaret mi?
Belki de hepsinden biraz satırları ile Cesaret Adası serisini okumaya ne dersiniz?
Herkese merhaba Q yayınlarından çıkan Jérôme Poncin 'in kaleminden Babaannemi kaçırdım kitabı ile karşınızdayım. Depremin olduğu gün paylaşacağım kitaptı. O gün özel dersten geç gelmiştim okullarda kar tatili olunca yorumu yarın yazarım deyip ertelemiştim. Anladım ki planlar gerçek hayata uymuyor. Hayatın bizim için bambaşka planları oluyor
Okur Takip Önerileri
Herkese merhaba Komiser serisinin üçüncü kitabı olan Komiser Izdırap Apartmanı kitabı ile karşınızdayım. Görünürde serinin son kitabı ama devamı gelecek mi merak ediyorum şimdiden. Gelelim kitabın konusuna Kenan Komiser sevgilisi Funda ile evlilik hazırlıkları içindeyken başkomiserin emniyete çağırması ile başlıyor olaylar. Seri çocuk kaçırma dosyası var bu sefer önlerinde. Bir de üstüne Asım başkomiserin kızı da kaçırılanlar arasında. Çete çocukları kaçırıp organlarını satıyor bazılarını ise dilendiriyor. Çocuklarından haber almak için bir ayağı emniyete olan gözyaşları anneleri de okuyoruz bu sefer. Okurken bazı yerlerde yetkililere kızmadım değil ama kitabın sonunda oh demedim de değil Kitabı Kenan Komiserin , çocuğu kaçırılan bir annenin ve kaçırılan bir çocuğun gözünden okuyoruz. Serinin diğer kitaplarında hırsız kim veya katil kim diye düşünürken bu kitapta olaylar nasıl çözülecek, çocuklar kurtulacak mı veya nasıl kurtulacak diye sayfaları hızla okuyup çeviriyorsunuz. Serinin 3 kitabı da elinize alıp okuyup bitireceğiniz türde kitaplar. Ben okurken ayraç bile kullanmadım elime aldığımda okuyup bitirmek ise güzel hissettiriyor.
Komiser Kenan ile tanışmak güzeldi aslında artık başka bir isimle mi hitap etsem bilemedim
Okuru bol olsun inşAllah
Herkese merhaba Arda Murat AKDAĞ 'ın kaleminden Komiser serisinin 2. kitabı olan Komiser Cinnet Mahallesi kitabı ile karşınızdayım. Komiser Kenan' ın cinayet dosyasını açıklığa kavuşturmak gibi bir hayali vardır. Serinin birinci kitabı olan Gizem Sitesi kitabındaki başarısından dolayı başkomiser cinayet vakalarının zor olduğunu betirterek Kenan Komiser'e bu görevi verir. Mahallede Alev adında bir genç kızın öldürülmesiyle başlıyor cinayetler, ardından Alev'in nişanlısının mezarlıkta öldürülmesi ile devam ediyor. Kenan Komiser 'in işi yine zorlaşıyor çünkü elinde hiç bir delil bulamıyor. Cinayetler devam ediyor ve olaylar içinden çıkılmaz bir hal alıyor ve dosya dedektiflere veriliyor. Kitabı yine tabi ki yine Komiser Kenan'ın gözünden, Ali'nin annesinin gözünden ve de mahallenin manavının gözünden okuyoruz. 4 kişinin katili kim acaba diye sayfalar su gibi akıp gidiyor. Kitabın içinde fazlasıyla iç sesler var ve bunlar ne yazık ki karşıdaki kişilere doğrudan söyleyemeyecekleri sözler polisiye türüne çok aşinalığım olmadığı için katilin kim olacağını kesin bu kişidir diyemiyorum ama nedense daha farklı bir katil beklemiştim daha çok fırın ekmek yemem lazım galiba bu tür de Manavın yeni çırağında bir işler var ama ne olacak bakalım diye başlayan sorular yine katil kim olabilir seçenekleri ile devam ediyor.
Peki katilin kim olduğunu tahmin etmek için sizde serinin kitaplarını okumaya başlamaya ne dersiniz?
Herkese merhaba Polisiye türüne Komiser serisiyle merhaba diyen Arda Murat AKDAĞ 'ın serinin birinci kitabı olan Komiser Gizem Sitesi ile karşınızdayım. Komiser Kenan sitede artan hırsızlık olaylarının peşine düşer. İp ucunun olmaması, yaşanan aksilikler derken acaba o muydu yoksa şu muydu hırsız diye düşünürken Komiser Kenan'ın başladığı işin üstesinden nasıl gelecek diye sayfaları hızlıca okuyup bitiriyorsunuz. Elinize aldığınızda bir solukta okuyup bitireceğiz polisiye türünde güzel bir kitap. Polisiye türünü her ne kadar çok okumuş olmasam da hep çok sevmişimdir hatta polisiye kitap yorumları okumayı bile çok severim. Zaten şimdiki hedeflerimden biri de kitaplığımdaki polisiye türü kitapların sayısını arttırmak. Bunu da Sherlock Holmes serisi ile başlayıp Komiser serisi ile devam ettirmeye başlamış oldum. Kitap bir kaç kişinin iç sesi ile okuyucuya sunuluyor bu da olaylara farklı açılardan bakmaya olanak sağlıyor.
Hırsız kapıcı mı, halıcı mı, filmciler mi yoksa başka bir çete mi?
Komiser Kenan hırsızları bulmak için ne yapacak?
Soruların cevabı sayfalar da...
Yazarın kaleminize sağlık.
Okuru bol olsun inşAllah...
Herkese merhaba Şerife Bacı, Beykoz Masalı, Üsküdar Masalı, Beyoğlu Masalı... gibi bir çok kitap paylaşımında adını gördüğüm, kalemini fazlasıyla merak ettiğim Muharrem KAŞITOĞLU 'nun kaleminden okuduğum 60'lar Hikâye 70'ler Terane 80'ler Şahane kitabı ile karşınızdayım. Yazar çocukluğunu, geçmiş dönemin olaylarını, o zamanlarda neler yaşandığını ve de eski de kalmış yanlarını anlatmış. 90' ların ortasında doğmuş biri olarak bir çok şeye aşinalığım olduğu gibi bilmediğim duymadığım şeyler de vardı içinde. Dönemin eşyaları, reklamları, oyuncuları, şarkıcıları ve de şarkıları, yiyecek şeyleri, filmleri, dizileri, çizgi filmleri, oyunları, günlük yaşamlarını ve daha bir çok şeye değinmişti yazar. Özellikle o dönemin insanları okusa bir çok kişi "hey gidi günler hey" der eminim.
Zaman su gibi akıp gidiyor eski eskide kalıp acısı ile tatlısı ise anı olarak kalıyor ve biz her geçen gün yeni bir sayfa açıyoruz yenileşen ve değişen dünyaya.
Yazarın kitabın sonunda "Şimdi artık 2000'li yıllara ait tatlı anılar biriktirme zamanı" dediği gibi diliyorum ki hep güzel tatlı anılar biriktiririz.
Yıllar geçtikten sonra yeni nesil bu kitabı okuduğunda "aaa eskiden böylemiymiş" diyecekler hiç şüphesiz. İnsanın yüzünde tebessüm bırakan sıcacık bir kitap. Yıllara göre seri haline gelebilecek nostalji kitapları fikri ise kulağa çok hoş geliyor.
Umarım olur.
Yazarın kitaba adını verdiği "60'lar Hikâye 70'ler Terane 80'ler Şahane" dediği gibi biz 90 'lar neyiz sizce?
Herkese merhaba Ece ÖZBAŞ'ın kaleminden okuduğum Babamın Çirkin Kadınları kitabı ile karşınızdayım. Kitabı adı konuyu fazlasıyla ortaya koyuyor sanırım. Sevdiği kişinin evlenme teklifi ile babasından kalan yaranın etkisi ile sevdiği kişiyi eski defteri kapatmak adına geri de bırakan Zühre 'nin hikayesini okuyoruz kitapta. Kader ağlarını
Herkese merhaba Gülnur Ünal 'ın kaleminden okuduğum Ben O Hayalim adlı kitapla karşınızdayım.
Son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarına olan ilgim fazlasıyla arttı ve bir solukta okuduğum ve içi dolu dolu pozitif enerji dolu bir kitapla karşınızdayım. Enerjiye her zaman inanmıştım ama daha fazla inanıyorum artık. Kitabın adını görür görmez içimi ısıtmıştı zaten arka kapak yazısındaki "Halimiz kalmadı değil mi... Evet evet yorulduk" deyip başlayıp "Kapı açıldı. Hayalin kendisi ol. Biz o hayaliz." kısmını da okuyunca ne güzel sözler bunlar dedim.
İçerisinde bölüm bölüm farklı noktalara değinmiş yazarımız benim ise en çok ilgimi çeken bölüm sağlıklı iletişim kısmıydı. Sanırım iletişim konusunda ciddi sıkıntılarım var ve o yüzden bana bir çok şey kattı diyebilirim.
Yaşamınızda kendi ruhunuza ve ilişkilerinize yatırım yapmak istiyorsanız buyrun efendim severek okuyun...
Herkese merhaba Nuran Filiz'in kaleminden okuduğum Kadının Dünyası adlı kitapla karşınızdayım. Kitabın adı kadınlar tarafından o kadar dikkat çekti ki herkes "ne anlatıyor, nasıl bir kitap" diye ellerine alıp incelediler. Daha yeni başladım şu an güzel gidiyor dediğimde bana "güzeldir o kitap güzeldir" dediler. Şimdi kitabı bitirip ardıma yaslandığımda evet ya gerçekten de çok güzel bir kitaptı diyorum. Kitabın içinde kadına dair bir çok konuda ve kadın rolünde kimliklere değinilmişti. Farkında olmadan yaptığım şeylerin aslında ne kadar da yanlış olduğunun farkına vardım Nuran Hanım sayesinde. Bu konu da bana çok şey kattı diyebilirim. Yaşanılan bir hayattan, şahit olunan olaylardan insana ne katılması gerekirse o kadarını alıp zihnime kaydettim. Bir çok konuda benliğimi şifalandırma kararı da aldım. Ahh keşke erkek olsaydım laflarını da artık bıraktım. Şimdi kendimden emin olarak ve güçlü bir şekilde ayaklarımı yere basarak "İYİ Kİ KADINIM" diyorum. Eril enerji yaymaya son artık Nuran hanım iyi ki bu kitabı yazmaya karar vermiş ve biz okurlar böyle bir kitapla tanışmışız. Yazarın Kalemini sağlık, okuru bol olsun inşAllah.
Herkese merhaba. Hatice Dökmen'in kaleminden okuduğum Kum Gibi kitabıyla karşınızdayım. Kitabın kapağında karşılaştığım söz "Sabaha çıkacağımızı bilmediğimiz halde çalar saati kurup uyumaktır umut" sözü insanı bir an düşünmeye itiyor, hakikaten de ne doğru bir söz dedirtiyor insana. Çevremdekiler de ne okuyorsun deyip kitabı eline aldıklarında söz ne kadar güzelmiş diyerek aynı yorumu onlarla da paylaşmış olduk. Kitabı açıp bir kaç sayfa ilerleyince yazarın "sevgili Meryem'e ve sevgili Dara'ya... Bir gün bu kitap okursanız sakın bana gücenmeyin.
Sizi hep seveceğim" kısmını okuyunca da gerçek hayattan bir kesit okuyacaksın Fatma sen bu kitabı seveceksin dedim. Gerçekten de öyle oldu. Yazarın kalemiyle olayları okuyunca o kadar çok gerçek hayat kokuyordu ki. Bir o kadar da gerçek hayatın acı yönlerini de yüzümüze vuruyordu. Yaşadıkları hayattan uzaklaşmak isteyen, hayallerinin peşinden koşan iki gencin hayallerine ulaşmak için geçtikleri yolları okuyoruz her satırda. Bazen onca yolu alıp da istediğimiz yere varamayıp aslında bizi mutlu edecek olan şeyin yanı başımızda olup görmeyi reddetsekte ben senin gerçeğinim senin kaderin benim der gibi fısıldıyor kulaklarına. Kitabı okudukça her satırda sahneler gözümde canlandı. Son satırı okuyup bitirdikten sonra da sevgili Meryem ve sevgili Dara şimdi nerelerde ne yapıyorsunuz, nasılsınız diye düşünmeden edemedim. Umarım şu an çok ama çook mutlusunuzdur.
Gönderime tabi ki müzik olarak Ahmet Kaya'dan Kum gibi şarkısını koyacağım.
Bir solukta okuyacağınız güzel bir eser. Yazarın kalemine sağlık, okuru bol olsun inşAllah.
Herkese merhaba. Psikoterapist Ayşe YAZILITAŞ 'ın kaleminden okuduğum İçimdeki Yolculuk kitabı ile karşınızdayım. İlk kez bir psikoterapist kaleminden bir kitap okuyorum ve bu türü fazlasıyla sevdim. Yazar, kitabın içerisinde 5 yolcu veya yolcular demeliyim onların hayatındaki farklı farklı konularda yaşam mücadelelerini anlatıyor. Kitabın içinde yolculuğu bitende var ve bir sonraki kitapta devam edecek içsel yolculuklar da var. Acaba ne oldu derken 2.kitapta devam edecek kısımlarını görünce 2.kitaba merakım fazlasıyla arttı. İnsanların hayatından, yaşanmışlıklarından kesitler okuyunca kitapları daha önemseyerek okuyorum zaten hep gerçek hayat hikayelerini, romanlarını okumayı bu yüzden çok sevmişimdir.
İçsel yolculuklarımız hep olumlu yönden ilerlediğimiz, güzel yolculuklar olsun inşAllah.
Yazarın kalemine sağlık okuru bol olsun inşAllah.
Herkese merhaba Arzu Denizyaran 'ın kaleminden okuduğum ilk kitapla karşınızdayım. Karşılaşmam serinin 2. kitabıyla oldu ama ilk kitabı da alıp mutlaka okumalıyım. 2. Kitapta olaylar genel olarak gelecekte geçiyor. İlk kitapta olan geçmişte yaşananları ise fazlasıyla merak ediyorum. Özellikle de Hülya ile olan kısımları. Sanırım yoğunluk 1. kitapta Hülya ile ilgili olmuştur diye de düşünüyorum. İşin ilginç yanı 2. kitabı okurken 1. kitapta neler oldu diye merak ederken bir de kitabın sonunda "devamı gelecek" kısmını görünce bir yandan da 3. kitaba da kadar merak başladı bakalım merakın sonu ne olacak.
Kitabın başında olaylar Serap'ın gözünden anlatılınca ana karakteri o sandım ve bir matematik öğretmeni olarak, ana karakter bir matematikçi olmasının heyecanını yaşadım sonra sayfalar ilerleyince kitabın bir kişinin gözünden değil bir çok kişinin gözünden anlatıldığını gördüm. Sonra kitabın bu yanını daha çok sevdim diğer kişilerin gözünden de aktarılınca herkesin iç dünyasıyla şekillendi zihnimde sahneler.
Kitap 3 yakın arkadaşın çevresinde yaşananları konu ediliyor. 3 yakın arkadaşın ilkokuldan beri birbirinden kopmaması, bağlarının daha da güçlenmesi ve zamanla aile haline gelmesi o kadar güzel ki.
İnsan özeniyor böyle dostluklara.
Kitabı okulda öğrenciler deneme çözerken bir solukta okudum. Anlayacağınız bir solukta okunacak kitaplar arasında.
Okuru bol olsun inşAllah...
Herkese merhaba. Vedat DELEK 'in kaleminden okuduğum Anahtar kitabı ile karşınızdayım. Okuma listemi paylaştığımda bir arkadaşım chiron sembolü olan kitabın içeriği ne diye sordu tabi ki cahil ben bilmeyip internetten araştırdım.
Chiron, sentur olarak adlandırılan bir kuyruklu yıldızdır. Astrolojide en derin yaralarımızı ve bu yaraların gizlediği şifayı gösterir. Anahtar şeklindeki sembolü, bize haritalarımızın kilit noktasını anlatır ve potansiyelimizi açma fırsatı verir.
İçeriğin fotoğrafını atıp yazar zaten astrologmuş dedim o da astroloji de chiron yaraları saran anlamında, şifalı yızdız dedi. Bende sayende araştırıp öğrendim dedim bu konulara meraklı olunca o da almaya karar verdi. Sizinde ilginiz varsa mutlaka okumalısınız. Kitap sayesinde evrene iyi, güzel, pozitif mesajlar vermeye karar verdim en büyük artısı bu oldu sanırım. Ayrıca eksikliklerimin üstüne gitmekte çok geç kalmıştım bu da ayrı bir artısı oldu. Kitabın içerisinde yazarın verdiği mesajlarda eksiklikliklerimi ve bu konu da neler yapacağıma dair bilgiler ve bu kısa bilgilerden sonra da hemen hemen hepsinin sonundaki sorularla o konuda bizi sorgulatması çok güzeldi. Bir de şunu söylemeden edemeyeceğim kitabı alırken 12 adet mum almayı da unutmayın.
Stefan Zweig 'in kaleminden okuduğum 6.kitap Kaçak& Sahaf Mendel. Adından da belli olduğu gibi içinde iki tane hikayeden oluşuyor. İki hikayede de savaşın anlamsızlığını, insanların hayatına yaşattığı kötü olayları gözler önüne seriyor... İlk hikayede yani Kaçak' ta savaşta ülkesinden çokça uzaklara düşmüş Rus vatandaşı Boris' in evine dönmek isterken insanların dönüşünü zorlaştırması ile onun ilk bulunduğu gölde ölü bulunması ile son buluyor.
İkinci hikaye Sahaf Mendel hayatı kitaplar üzerine kurulu olan adamın hikayesi. Sahaf Mendel'e ayaklı kütüphane desek daha doğru olacak aslında. İşi gücü sadece kitap olan bir insan o ve kendisini o dünyaya öyle bir kaptırmış ki savaşın çıktığından dahi habersiz. Ahh keşke bizde kitaplara kendimizi öyle bir kaptırsakta dış dünya ile ilişkimizden uzaklaşabilsek demedim değil.
Herkese merhaba Hilal Çorbacıoğlu 'nun kaleminden okuduğum Çocuklara Eşlik Etme Sanatı kitabı ile karşınızdayım. Kitabın bana kattığı şey çok fazla hatta tekrar tekrar okuyunca çok daha fazla şeyler katacağına eminim. Ani olaylara karşı istemsiz bir şekilde büyük tepkiler verebilen bir insanım ve bir gün ebeveyn olursam nasıl davranırım,
Herkese merhaba İlk kez polisiye - gerilim kitabı okuma heyecanı yaşıyorum Ama konu olarak pek sevdim mi, sevmedim mi anlamadım açıkçası... Kitabın adının Hipnoz olmasına rağmen kitabın içinde bir kaç hipnoz seansları hariç kitabın başka yerinde hipnoz ile ilgili bir bilgiye yer verilmemişti, başka bir isim verilse daha güzel olurdu sanki... Kitabın içinde bir çok dizi ve filmleri izlemememe neden olan konulara çokça yer verilmişti bu da okuma isteğimi azaltmıştı ne yazık ki... Ama şöyle de bir gerçek var ki polisiye tarzında katil kim diye düşünmek çok heyecan vericiymiş o yüzden bu türde kitaplar okumaya devam edeceğim. Polisiye romanlarda acemiliğimden dolayı katilin kim olduğunu tahmin edip bulamadım açıkçası. Bazı polisiye kitap yorumları okurken yorum yapan kişiler bu türde çok kitap okudukları için katilin kim olduğunu kolayca anlayabildikleni söylüyor, açıkça söylemek gerekirse bende öyle olabilmeyi istiyorum şimdiden
Franz Kafka 'nın Milena 'ya Mektuplar kitabından sonra onun kaleminden okuduğum ilk öykü kitabı. Dönüşüm, Franz Kafka' nın en uzun öykü kitabı olarak geçiyor ve dünyada en çok okunan kitaplar arasında. Kitabı tabi ki bir oturuşta bitirdim, tam da bir solukta okunmalık kitap. Duygu olarak o kadar karmakarışık duygular hissettirdi ki bunu anlatabilmem pek de mümkün değil sanırım.
Gregor Samsa sonun böyle olmamalıydı... Kitabı ve konusunu yıllardır biliyordum ama bir türlü okumak nasip olmamıştı ama sonunu hiç böyle hayal etmemiştim. Duygusal biri olarak Gregor bu sonu hak etmedi diyerek kitabın sonunu okurken gözlerimin dolması ise çok normal. Grete beni en çok şaşırtan kişiydi böyle vazgeçişi ondan hiç beklemezdim. Annesi, babası ve kardeşi Grete bir kez bile onunla iletişime geçmeden Gregor'un onları anlamadığını düşünmelerini bir türlü sindiremiyorum. Onlar için de tabi ki kolay bir durum değildir ''ama böyle olmamalıydı'' demekten kendimi alamıyorum.
Yine kitapla duygusal bağ kurdum ne yapayım huyum bu...
Kuyruklu Bir Yıldız Altında İzdivaç adlı kitabıyla Hüseyin Rahmi Gürpınar 'ın kalemi ile tanışmış bulunmaktayım ve diğer kitaplarını okumasam da yazarla tanışmak için bence gayet güzel bir kitap.
Kitabın konusu ise
1910 yılının Mayıs ayında Halley Kuyruklu Yıldızı' nın (Halamın yıldızı' nın) Dünya'ya çarpacağına dair bir çok söylentiler ve bununla birlikte bir çok dedikodular ortaya çıkar. Kitap ilk olarak Bedriye hanımın bu söylentileri duyup komşularına heyecanlı heyecanlı anlatmasıyla başlıyor ve diğer komşularının da sohbete dahil olması ile birlikte beni okurken gülümseten kısımlar başlıyor Açıkçası bu kısımları okurken çok eğlendim ve de çok beğendim. İlerleyen kısımlarda kitabımızın asıl karakteri
İrfan Galip ile tanışıyoruz. Yirmi iki yirmi üç yaşlarında büyük bir şöhrete kavuşmak isteyen İrfan gazetelere, dergilere yazdığı yazılar istediği gibi bir sonucu elde edememektir. En çok da bilimsel içeriklere dayalı makalelerinin, hiç bir vasfı olmayan basit ve sıradan bir şekilde yazılan yazılar kadar alıcı bulunmamasından yakınmaktadır. Bir o kadar da yazılarında kadınlar hakkında eleştirel yazılar yazmaktadır.
Bir de ortaya mahalledeki kadınların kuyruklu yıldız korkusunu duyunca kadınlardan intikam almak amacıyka kuyruklu yıldız hakkında konferanslar vermeye başlar.
İlerleyen günlerde isimsiz bir mektup gelir İrfan Galip 'e ve mektubu yazan kişiden etkilenir. Bu şekilde aralarında mektuplaşmalar başlar
sonu ise evliliğe giden...
Baharın peşinde anneleri çocukluk arkadaşı olan 17 ,18 yaşlarında Chase ve Lilah' ın iki yıl öncesinde kötü bir olay sonucunda annelerini kaybetmeleri ve bu durumun psikolojileri üzerindeki olumsuz yansımaları anlatıyor. Kitap Lilah'ın, Chesa'nın bölüm bölüm onların gözlerinden anlatılırken bazı bölümlerde geçmişe gidip annelerinin dostluk hikayesini anlatıyor... Kitapta, avrupai yaşam ve kültür tarzlarını yaşayan liseli öğrencilerin uyuşturucu partilerini, ergen aksiyonları gibi konu içeriğinde fazlaca olması pek hoşuma gitmeyen yanları oldu. Çünkü kitabın genelinde bu konulara fazlasıyla yer verilmişti.
Bunun yanında bazen çok kötü kişilik, alışkanlık veya karakter sahibi olan insanların da aslında
içlerinde iyi ve güzel yanlarının olabileceğini, onların kazanmak için varlığımızı hissettirip bu şekilde onları kazanılabileceğini Chesa'nın anlattığı kısımlarda karşımıza çıkıyor.
Bunun yanında yazarın dili oldukça yalındı ve de kısa sürede okunup bitirilebilecek tarzda bir kitaptı. Sevmediğim bir diğer yanı ise yazarın kelimelere anlamlar yüklememiş olmasıydı.
Herkese merhaba...
Çok ama çoook beğenerek okuduğum kitap olan Gece Yolcuları Gordios 'un Gizemi adlı kitabın yorumu ile geldim karşınıza. Yazarımız Murat YILDIZ o kadar güzel kaleme almış ki elinize alınca bırakmak istemeyeceğiniz türden bir kitap.
GORDİOS... Yatılı bir ortaokul. (Lise olsa nasıl olurdu diye de düşünmedim değil ) Bin yılı aşkın
Antik Kentte Aşk, İslam felsefesi üzerine yazılmış ilk roman özelliğini taşıyor. Anlayacağınız kitap buram buram felsefe ile aynı zamanda mitoloji kokuyor. Mekan ve konu olarak kitap Şam' dan Maraş'a uzanan büyülü bir aşk hikayesi olarak ifade edebiliriz. Tanıtım bülteninde de bahsedildiği gibi "Suriyeli bir Ermeni olan Aren ile İslam felsefesi üzerine doktora yapan Maraşlı Deniz' in bir tesadüf eseri Şam'da karşılaşması ile başlıyor kitap. Şam'ın derin ve tarihsel kültüründe filizlenen bu yakınlık onları başka bir coğrafyaya, Maraş'a sürüklüyor. Aşkın doğasını ve felsefesini mistik boyutlarını keşfe çıkan aşıklar burada çok farklı bir dünyaya adım atacaklardır ve Medusa'nın laneti artık uyanmıştır. İnsanlığı ele geçirmek üzere olan bu lanetin kaderi ise iki aşığın vereceği kararda saklıdır. Bu mücadelede amansız bir tarikatla karşı karşıya kalan aşıklar, her şeye çare olacak tılsımı içlerinde tanıdıklardan habersizdirler. "
Mekan da canım şehrim Maraş'ımm yani Kahramanmaraş' ımın olması kitabın en sevdiğim yanıydı. Yazarın Kahramanmaraş 'lı olması ve kitaplarında Kahramanmaraş' ı mekan olarak seçmesi çok güzel. Kahramanmaraş 'ımın böyle bir çok yazara ihtiyacı var. Ve kitabın diğer sevdiğim yanıysa felsefe ile canım mesleğim matematiğinde harmanlanmış olmasıydı. Fırsat bulduğumda felsefecilerin hayatlarının anlatıldığı kısımları tekrar tekrar okuyacağım. Severek okuduğum bilgi yüklü güzel bir kitaptı. Felsefe severler mutlaka okumalı.
Herkese merhaba. Uzun zamandır çok merak ettiğim kitaplardan biri olan Hayvan Çiftliği ile karşınızdayım. Kitapta gelişen olaylar kitabı okumadan önce kurguladığım şekilde değildi. Nedense onların dünyasında daha iyi daha güzel şeylerin olacağını okuyacağımı düşünmüştüm. Kitabı okuduğumda "siz de mi Brütüs? "demekten kendimi alamadım. Kitabın arka kapağını okuduğumda ise yazar meydana gelen olayları kara mizah yoluyla ve mecazi bir dille gerçek hayattan yola çıkarak yazmış. Bunu bilmiyor olmama da çok şaşırdım.
#arkakapak
George Orwel’in en ünlü eserlerinden olan Hayvan Çiftliği, ilk olarak 1945'te Birleşik Krallık'ta yayımlandı. Roman, bir Stalinizm eleştirisidir. Kendisi de bir solcu olan Orwell, bu romanında SSCB'nin kuruluşundan itibaren meydana gelen önemli olayları kara mizah yoluyla ve mecazi bir dille anlatır.
Romandaki karakterlerinden Koca Reis (domuz) hayvanlara barış dolu bir dünya vadeden Karl Marx veya Vladimir Lenin'i, Snowball (domuz) Lev Troçki'yi, Napolyon (domuz) Josef Stalin'i temsil eder.
Roman totalitarizmi eleştirmesine rağmen II. Dünya Savaşı yıllarında müttefikleri SSCB’yi kızdırmak istemeyen Birleşik Krallık'ta sansüre uğramıştır. Hatta romanın çizgi filmi çekilirken CIA tarafından değiştirildiği iddia edilmektedir.
Hayvan Çiftliği zaman içinde çokça yankı uyandırmış, popülaritesini artırmıştır. İki kez sinemaya uyarlanmış, Pink Floyd'un Animals albümüne ilham kaynağı olmuştur.
İlk kez 1 Aralık 2019 tarihinde hayatımıza giren korona virüs ile ilgili okuduğum ilk kitap olan Emrah TUNÇ'un kaleminden Nefes ile karşınızdayım. Kitapta yazarın da dediği gibi "Vay be! 2020 de ne ilginç şeyler olmuş" diyecekler, dediği gibi ne yazık ki şu anki hayatımızın acı gerçeği oldu korona virüs. Hayatımıza öyle bir iz bıraktı ki biliyorum daha bir çok kitapta da karşımıza çıkacak, belki de yıllar sonra 80 'ler gibi dizisi bile yapılacaktır. Umuyorum ki kitaptaki gibi 2024 e kadar şiddetli bir şekilde artmaya devam etmez ve hayatımıza eskisinden daha iyi bir şekilde yaşayarak devam ederiz. Kitabı okumak için elime aldığımda bir baktım ki bitirmek üzereyim. Okumaya başladığınızda elinizden bırakmadan kısa sürede okunabilecek güzel bir roman. Kitapta Adem'in hikayesini okuduk. Adem kitabın iyi karakteriydi ve her zaman olduğu gibi bir de kötü karakterimiz Recep vardı... Kitapla ilgili şunu söyleyebilirim ki kötüler kazanmadı ama ne yazık ki iyilerde kazanmadı. Kazansa kazansa ne yazık ki korona kazandı. Adem için her şeyin daha farklı olmasını isterdim.
Aşkın Peşinde... Zekeriya Efiloğlu 'nun kaleminden okuduğum ilk kitap... Yazarın kalemi oldukça akıcı olduğundan kitabı kısa sürede okuyup bitirdim. Okullar açıldığı için bir türlü fırsat bulup yorumlayıp paylaşamadım. Kitabı elime ilk aldığımda gerçek bir yaşam hikayesinden uyarlanmıştır kısmını okuyunca merakım daha çok arttı... Kitap kısaca Kader 'in kadersizliğini anlatıyordu desem yanlış olmaz sanırım. Hayatındaki tüm kötü olaylara rağmen ayakta durup, evladına, kardeşlerine sahip çıkan güçlü bir kadın Kader... Zor hayat şartlarından, hayallarini yaşamak için çaba sarf ederken bir anda istemediği bir hayatın baş rolünde buldu kendisini... Hayatı boyunca kendisi için hiçbir şey yapmamışken kırklı yaşlarında kendisi için bir şeyler yapmaya başladığında kanser hastası olduğunu öğrenmesi ve tedavi sürecinde hayatını kaybetmesi oldukça üzdü... Şunu itiraf etmeden geçemeyeceğim, Kader 'in ilk aşkı Musa' yı kitabın sonuna kadar bekledim bir yerlerde tekrar yollarının kesişeceğini okuyacağımı ama tahminimdeki gibi olmadı sadece kitabın son sayfasında ölüm döşeğindeyken sayıklamasında adı geçti sadece... Bu kitabı kitap fuarında imzalı olarak bir kaç arkadaşımla birlikte almıştık... Yazarı ile sohbet etme fırsatım da olmuştu. Yazarın sanırım 15 kitabı var ve fırsat bulduğumda diğer kitaplarını da okumaya karar verdim...
