ROMA İMPARATORU VE STOACI FILOZOF Marcus Aurelius, bir dış etken yüzünden üzüntü duyduğunuzda, "Acı o şeyden değil, sizin ona biçtiğiniz değerden kaynaklanır ve bu durumu her an tersine çevirebilme gücüne sahipsiniz," der.
KENDİNİZİ SEVEBİLMEK İÇİN sürekli gelişmek zorunda değilsiniz. Sevgi yalnızca bir amaca ulaştığınızda hak edeceğiniz bir şey değil. Hayat üzerimizde baskı yaratsa da, bunun kendinize olan sevginizi azaltmasına izin vermeyin. Sevgiyi hak ederek doğdunuz ve bu hep böyle olacak. Kendinize iyi davranın.
O akşam bir şeyi çok iyi anladım. Sürekli aşağılanan insan, sonunda aşağılanmayı kabulleniyordu ve yazgısına boyun eğiyordu. Galiba zayıf insanın anlaşılmaz gizemiydi bu. Ne korkunç bir giz!
Tümüyle bir sahnedir yaşam;
Erkeklerse ve kadınlarsa, hepsi birer oyuncu,
Biri çıkar, öteki girer ve her biri,
Kendine düşen sürede pek çok rol oynar...
(W. Shakespeare)
Hayatın en başında, herkes gibi zamana tepki veren ve büyüyen uzun isimli küçük bir çocuk olan o kişiye tutunabilmeyi istiyorum. Ama önceye dönebilmenin hiçbir yolu yok. Geçmişle yapabileceğimiz tek şey, onu sırtımızda taşımak ve ağılığının gitgide arttığını hissederken altında kalıp ezilmemek için dua etmek.
Hatta pek çoğumuz, bilerek veya bilmeyerek hüznü mutluluğa tercih ediyoruz....
Belki de mutluluktan çok önce hüznü, acıyı öğrendiğimiz için seviyoruz bu çok aşina olduğumuz duyguyu.
'insanlar bütünsel varlıklar değillerdir' der Freud. 'Parçalara bölünmüşlerdir ve bu parçalar genellikle birbiriyle çatışma halindedir.' Bilinçaltını üç bölümde inceler. En altta yer alan bölüme 'id' der. Id arzuların toplandığı yerdir. Şımarık, henüz çok küçük, sürekli tutturan bir çocuk gibidir id. İstekleri hiç bitmez. En üstte yer alan vicdan ya da 'süperego' ise bu arzulara genellikle hep karşı çıkar ve onu cezalandırır. Çünkü bu bölüm bizler büyüdükçe, içinde yaşadığımız toplum uygarlaştıkça, yasalar yürürlüğe girdikçe, din kabul gördükçe bize sürekli neyin doğru, neyin yanlış olduğunu söyler. Eli sopalı bir anne babaya benzer süperego. Her şeye kızar senin anlayacağın.”
Ben ya da ego ise ikisi arasında sıkışır kalır. Bir yandan İnsamn bitmek tükenmek bilmeyen arzuları, bir yandan ona sürekli 'dur' diyen, sadece yaptıkları için değil, düşündükleri için bile onu cezalandıran vicdanı arasında ne yapacağını şaşırır. Asıl işi bu ikisini uzlaştırabilmek ve huzura kavuşabilmektir ama bunu yapmak bizler için o kadar da kolay değildir.”
Adam zihninde koca bir dünya kurmuş. O dünyanın tek tek kurallarını belirlemiş ve bütün insanların hiç farketmeden bu görünmez kurallar içinde hareket ettiğini anlatmış. Az şey değil doğrusu