Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nisa47nur

Lord Arın (3)
"Şimdi bir şey söylemeyi unuttum." Kali'nin çadırdan çıktığını görünce hızlandım. Kali'yi de bizimle gelmeye ikna ettim. Bu sorun olur mu? Bana olmaz gibi geldi, sonuçta o da soylulardan biri. Ve gerçekten onun dönmesini istiyorum." "Ben de istiyorum," dedi. "Sanırım sorun olmaz. Buna razı geldi mi?" "Senin hoşlanmayacağını söyledim, razı geldi." Sesli bir şekilde güldü ve daha çok gülmeli diye düşündürdü. "işte geliyor, nazik ol." Hafifçe kolunu dürttüm. "Zaten öyle değil miyim?" diye dudaklarının arasından sessizce konuştu. "Her zaman değil." diye aynı şekilde karşılık verdim. (syf 443) ... "Aptalca mı davrandım?" diye sordum. Bu yüzden Lala'ya ona gitmesini ve o da uygun bulursa görüşme ayarlamasını söylemiştim çünkü o an hem Ağaç Halkı hem Sadakatsizler hem de kabileler çok büyük bir sorunmuş gibi gözükmüştü gözüme. Ama onlara baktığımda bunun sorun olmadığını söylüyorlardı. "Hayır." dedi. "Diyara geldiğin ilk zamandan beri Hava Krallığına yardım ettin. Ateş Krallığına yardım ettin. Toprak Krallığına yardım ettin. Ağaç Krallığı ve Sadakatsizler..." kendisine ve Bana içki doldururken gülümsedi, kadehi bana uzattı. "Kraliçe olmak istemediğini söylüyorsun Ama şimdiden neredeyse diyarı yönetiyorsun." "Sadece yardım ediyorum." Öyle söyleyince kulağı biraz daha doğru geliyordu. "Yönetmenin asıl anlamı odur, güzel Vârisim." dedi. (syf 490)
Reklam
Lord Arın (2)
Arın dokunuşuna sesli bir şekilde, "Merhaba." dedi. "Sen çok daha güzelsin." "Adın ne?" diye bu defa sesli bir şekilde sordu Alin. "Arın." Onu daha önce hiç böyle gülümserken görmemiştim. Hem büyüleyici hem bulaşıcıydı. "Lord gibi mi?" diye şaşkınca sordu kız. "Lord gibi," dedi Arın göz
Lord Arın
Gökyüzü bulutları topladı; Arın yağmuru çağırdı. Hepimizin üzerine düşen çiğ damlaları değildi, fırtınanın kendisiydi. Benim saçlarımı okşuyor ona ise bir zırh gibi tutunuyordu. "Nasıl göründüğünü değiştirebilirsiniz, gözlerinin rengini değiştirebilirsiniz ama nasıl baktığını değiştiremezsiniz." Beni kolunun altından ayırmadı ama

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Lord Daren (7/son)
"Söyle ona senden uzak dursun." "Hayhay," dedi. Çenesiyle boşluğu işaret etti. "Söyle ona senden uzak dursun." "İyi. Bu bir anlaşma haberin olsun." "Kanla yazdım, haberin olsun." Gitmek için kalktığımda burnumdan soluyordum ama yine de kollarımı sıkı sıkı boynuna sarıp prensesin biraz önce durduğu boşluğa baktım. Benim. Benim kazağım. Benim ikiz alevim. Benim Daren'im. "Ne dedin?" "sesli mi söyledim onları?" "sesli söyledin Onları." "iyi," dedim kendimi toparlayarak. "Netleştirmek istiyordum zaten." (syf 672) ... "Her gözyaşında bir yıldız sönüyor," diye mırıldandı. Baş parmakları gözlerimin altını sildi. "Ağlama Artık." "Ağlatma o zaman. Ama burada duracağım. Zaten rezil olacağım kadar oldum bari değsin." "Rezil olmak mı?" Ayıplar gibi başını salladı. Gözlerime dikili kaldı. "Bana kızgın mısın? Ben sana daha çok kızgınım. Bana kırgın mısın? Ben sana daha çok kırgınım. Benden nefret mi ediyorsun? Ben senden daha çok nefret ediyorum. Beni özlüyor musun? Ben daha çok özlüyorum. Benden hoşlanıyor musun? Ben senden daha çok hoşlanıyorum." (syf 674)
Lord Daren (6)
"Defol," diye fısıldadım. "Seni görmek istemiyorum." "Geri kalan Ömründe bir daha seni görmek istemiyorum," Dedi. Hep daha fazlası olmalıydı. Senden nefret ediyorum. Ben senden daha fazla nefret ediyorum. Elini kaldırdı baş parmağı yüzük parmağına gitti, sesli bir şekilde fısıldadı ve İkimiz arasındaki tüm mühürler tenimi yakarak silindi. "Bir daha senin adını anmayacağım." Bedenledi. (syf 476) ... "Daren ve ben..." ikiz Aleviyiz izleyecektim ama sözler boğazımda bir yerde kaldı ve kalbimin üzerindeki çizikler daha çok tırmalanmaya başladı. "Dengiz, " Diye tamamladım cümlemi. "Sense bu sınırlarda hiç kimsesin." Bir varis değilsin. Değilsin. "Ben prensesim," Dedi tebessümünü bozmadan. "Diz çökmem." Bir adım daha ileri gittim. Gözlerim artık daha farklı bakıyordu. Gözlerimden artık saf bir delilik akıyordu. "Çöktürürüm." "Hey Hey... " Daren bana doğru yaklaşıp onunla arama girdi. "Tamam, biraz sakinleşelim." Dünyayı tek bir göz kırpmasıyla yok edebileceğime inandığım gözlerimi daha büyük bir hiddetle ona çevirdim. "Onu değil, seni koruyorum." dedi. "Deli deli bakma öyle." (syf 670) ... "İyi misin?" diye sordu tuhaf bir sessizlikle. "Seni öldüresim var ama muhtemelen öldürdükten sonra cesedine sarılırım. Bundan nefret ediyorum." (syf 671)
Reklam
Lord Daren (5)
"Yüzyıl sadece bir yıldız ışığına tutunarak bekledin. Onlara bir yıldız ışığı ver. Dilek dileme, umut etme şansı ver." Hafifçe gülümsedim. Çenesi titredi, kaşları daha da çatıldı. "Ben gidiyorum." Dudakları gerildi ama bir şey söylemedi. "Su vârisi'ni esir tutmana gerek yok." Karşı çıkmadı. Aksini kanıtlamaya
Lord Daren (4)
Bana kendi bir dünyadaki en güzel şeymişim gibi hissettiren tatlı bir şaşkınlık çöktü üzerine. Islık çaldı. Kendi etrafımda şöyle bir döndüm. "Nasıl olmuşum?" "Cehennemi ele geçirmeye kararlı gibi olmuşsun." "Teşekkür ederim, lordum." Hafifçe dizlerimi kırdım. Yanına gittim, havluyu elinden aldım. Saçlarına uzanmak
Lord Daren (3)
"Lordlar ve vârisler, Daren?" diye sordum. "Bunu Kimse istemedi. Kimse Lord veya vâris olmaktan feragat etmek istemedi." Çünkü şimdi olacak olan buydu. Artık kim olduğumuzun ya da hangi krallıkta olduğumuzun bir önemi kalmamıştı. Artık herkes gerçek anlamda karşımıza dikilebilirdi. Ve başkaları Lord ve vâris olabilirdi. Bir şey
Lord Daren (2)
Lord Daren yürümeye devam ederken sessizce iç çekti. İki krallığın koruyucu lorduydu ama krallıkların İkisinde de sadece muhafızların sözü geçiyordu. Bu ödediği bedellerden yalnızca biriydi. (syf 99) ... "Berbat hissediyorum Daren," dedim. "Sadece yardım etmek istedim." ihtiyatlı bir nefes verdi. "Ateş Krallığı benim sorunum." "Sen de benim sorunumsun." hafifçe kaşlarımı çattım. "Onca zaman kendimi suçlamadığımı mı düşünüyorsun? yanımdan ayrılmamanı istedim ama her saniyesinde Seni krallığından uzak tuttuğum için vicdan azabı çektim. Benim yüzümden olan şeylere nasıl kayıtsız kalabilirdim." Dolu dolu olan gözlerime baktı ve sessiz kaldı. (Syf 113) ... "Bir asır önce bize Nova için meydan okuduğunu anımsıyorum." diğer tanrıça Konuşurken daha huzursuzdu. Frekans gibi dalgalar yayan ses tonu ona ele veriyordu. Daha hiddetliydi. "Bir asır sonra yine Nova için." dedi. (Syf 131)
Lord Daren
Leopar iri cüsesini önüne doğru kırarak onun karşısına dikildi. "Atladığın bir şey var," dedi uyarıcı bir şekilde. "Su Vârisi Ateş Lordu'nu seçerse tahta ikisi oturur. Su Vârisi Ateş Lordu'nu seçerse Daren bütün kararları onun çıkarlarına göre verir. Bunu kabul etmek istemiyorsun ama senin savaşın Su Lordu ile değil, senin engelin Su Vârisi." (syf 11) ... Başımı kaldırıp ona baktım ve ona güveniyor muyum diye anlamaya çalıştım. Bana zarar vermezdi ama onun kim olduğunu da biliyordum. Ve ikimizin arasında büyük yarıklar açacak bir oyunu daha olup olmadığını anlamaya çalışıyordum. Bana yapacakları değil, benim için yapabilecekleri korkutuyordu beni. (syf 18) ... "Neler yaptıklarını bilmiyorsun." Aramıza bir buzdağı yerleşti. "Ateş Halkının halkımıza neler yaptığını bilmiyorsun." "Bilmiyorum çünkü burada değildim. Birçok şey yapmış olabilirler Çünkü lordları burada değildi. Onların yanında olması gereken lordları Benim yanımdaydı, Arın. Sen de öyle istediğin için, senin varisini koruyordu. O yüzden bunu yapmayacaksın o yüzden şimdi sen de onun halkını koruyacaksın. " (syf 95) ...
Reklam
Gelecek geçmişten daha üzücü veya korkutucu olabilir ya da daha mutlu.
Su krallığı'nın yıkılışı, tanrıçaların bana müstehak gördüğü gazap buydu. Tekrar tekrar. En dehşet verici anlarla birlikte. Korku dolu olan kısmı ise bana geçmişi değil, geleceği gösteriyor oluşlarıydı. Nasıl kaybettiğimi değil, nasıl kaybedeceğimi gösteriyor oluşları.
Kayıp değil kaybın büyüklüğü önemlidir ve Lord kaybettiklerini geri aldı.
"Bir savaş başlattın, bu topraklarda senin krallığından biri bir savaş başlattığında sonu iyi olmamıştı." (Su Lordu) "Evet," dedi Toprak Vârisi. "Sen her şeyini kaybetmiştin!" "Ve sen de her zaman böyle her şeyini kaybetmişlerin ayağına mı gelirsin?"
Faust kesinlikle haklı. Kavramak istediğimiz hakikati bulabiliyor muyuz ki?
WAGNER Ama ya dünya! İnsanın yüreği ve beyni! Az da olsa kavramak ister bunları kişi. FAUST Evet, kavramak denilen neyse! Kim bilebilir hakikati? Az da olsa dünyayı kavramış olanlar, Saflıkla, taşan yüreğini saklamayanlar, Halka duygusunu ve bilgisini açıklayanlar, Çarmıha gerilmiş ve yakılmışlardır ezelden beri. Lütfen dostum, artık gece yarısı, Keselim şimdilik bu konuşmamızı.
Gökyüzü'nün ruhani bir biçimde tanımlanmış hali bahsedilmiştir
Sergileyin yaratılışın tüm tüm nimetlerini Ve ilerleyin ölçülü bir hızla Gökyüzünden dünyaya ve oradan da cehenneme doğru!
Biraz neşe ve biraz hüzün
"Yalnız iyi laf sokuyorsun oğuz, seninle düşman olmak istemezdim." Yorgunca gülümsedi. "Neden düşmanlar ne yapar ki?" "Dövüşürler," Dedim omzumu silkerken. "Savaşırlar." Elimi sıktı. "Peki sevgililer?" "sev..." Öksürdüm. "Severler, yani birbirlerini." Kıs kıs güldü. "Doğru." ************************************************ Göz yaşları çoğaldı "Yetişrmeyecekler." "Melodi..." "Sona geldiğimi hissediyorum. Son. Sadece üç harf ama yüz binlerce kelimeden daha çok şey ifade ediyor değil mi?" "Üzgünüm, öyle." "Anneme, babama, ablama, doğup doğmadığını bilmediğim yeğenime veda etmek isterdim." Kahırla güldüm. "Bence birine baktığın son an, vedadır en azından artık bunu anladım. Ben o gün kapıdan çıkarken anneme son kez baktım ve bunun veda olduğunu şimdi anlıyorum."
Sayfa 169Kitabı okudu
Su ve zaman'ı düzgün değerlendirmemek
Bir yudum su insana neler yapabilir, görüyorduk. Artık her şeyin değerini daha iyi anlıyorduk. Belli evimizde, gürültülü şekilde akan ve kısmaya zahmet etmediğimiz o musluk suyuna, kimi zaman bardağın dibinde kalarak döktüğümüz o suya şimdi deli gibi muhtaçtık. Hayatımızın şirazesi bir anda kaymıştı ve hiç aklımıza gelmeyecek bir şey olmuş, bir enkazın altında kalmıştık ve su diye inliyorduk. ************************************************ "İnsanlar olarak böyleyiz değil mi?" Melodi'nin sesi kısıldı ve fersiz gözlerle yüzüme döndü. İkimiz de yan yana, metronun ortasında yatıyorduk. "Vaktimiz olduğunu düşünerek her şeyi erteliyoruz. İyiliği, mutluluğu, sevinci, sevdiğimize onu söylemeyi... Fakat zamanımızın az olduğunu bir şekilde öğrendiğimizde o küçük zamana çaresizce her şeyi sığdırmaya çalışıyoruz. Keşke biraz içimizden geldiği gibi yaşasak."
Sayfa 130Kitabı okudu
Reklam
Yıldızlarda güzeldir ama kayar giderler.
"Biliyorum ama..." Başımı yana eğdim "Onlar için bir yalancıyım." "Benim için değilsin." Ağır ağır yutkundum. "Sen zaten onlardan değilsin." Saçımı kulağımın arkasına koymasına rağmen parmakları orada oyalanmaya devam etti. "Değil miyim?" "Hiç olmadın." İkisi de gökyüzüne ait olsa bile ay ve yıldızlar hiç aynı olur mu? Sen aysın, onlar yıldız bile değil.
Ay çocuk "benimle misin?" diyor.
Avuçlarımız birbirinin içine yerleşti ve Oğuz elimi sıkıca tuttu. "Burada bir şeye ihtiyacın olursa veya tutmak için bir el istersen bana gel." Sanki benden burada, birbirimizi kollamamız için bir sadakat sözü istiyordu. "İlk seçenek daima birbirimize olalım." "Ama senin arkadaşların var." "Ama sende varsın."
Daren(ateş) & Nova(su) / Ejderha ve ben
"Tamam. Eğer ıskalarsan bir gün boyunca kölem olursun, anlaştık mı?" "Sizin sorununuz bu." "Biz kimmişiz ve sorunumuz neymiş?" "Siz su dehaları, beyniniz o kadar sulanmış vaziyette ki." "Bir ömür kölen olmak isteyen adamdan bir gün dileniyorsun."