Yakup Özel

Yakup Özel
@Gidemedimki
Canız ten-i dildadeye cananız hem Hem bir kara küfr içre pür imanız hem! Hem hançeriz elhak akan kanız hem Hem neş’e perest bülbülü nalânız hem
genel cerrahi uzman doktor
Yüksek lisans
Ankara
Ankara, 8 Şubat 1958
730 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Allah'ın “Rakip” ismi her şeye hâkimdir. Her ne ki, onu gaye ittihaz edersin; Allah'ın “Rakip” ismi çıkar karşına! Ve o malik olduğunuz şeyden mahrum kalırsınız.
Reklam
S: Demin verdiğiniz örnekler gibi çok güzel bir örneği de Hz. Mevlânâ “Fîhi Mâ-Fîh”te veriyor “Sarayda bir rüzgâr esse, halının ucunu kaldırır, etraftaki çeri çöpü havalandırır, havuzun suyunu dalga dalga hareket ettirir, ağacın yapraklarını hareket ettirir. Bunların her biri değişik hâllerdir ama sonuçta hepsi rüzgârdan kaynaklanmıştır” diyor. C: Evet sonra da “Mesnevi’de” rüzgârı sivrisinek şikâyet eder Hz. Süleyman’a der ki “Öyle kötü esiyor ki her seferinde beni titretiyor; öldürecek. Ne olur şuna rica et de biraz şiddetini azaltsın.” Hz. Süleyman da rüzgârı çağırır ve der ki “Niye korkutuyorsun sineği?” Rüzgâr da cevap verir “Ben hiç farkında değilim, bana Allah es der eserim, o esnada önümde kim var, ne yapıyor? Bunları hiç fark etmem. Vazifem esmektir, eserim” der. O halde vazifesi esmek olanın karşısında sivrisinek olmamak lâzımdır. Kuvvetli olmak gerekir. İşte, kuvvet olması demek, şahsiyet kazanmak demektir. Nefsinin esiri olan insan, her an yıkılmaya mahkûmdur. Bakın, şahsiyetin en güzel örneği Diyojendir. Diyojen İskender’e diyor ki, “Sen kendini şahsiyet sahibi mi zannediyorsun? Sen benim bendemin bendesisin.” “Ne demek istiyorsun sen?” deyince “Eee ben nefsimi bende yaptım, adam ettim, köle kıldım. Sen o kölenin kölesisin ki nefsinin esirisin, bak hep ben diyorsun.” O zaman hocam buyuruyorlar ki; “Şahsiyet sahibi Diyojendir. Şahsiyetsiz olan İskender’dir.” İşte bu nedenle kuvvetli olmak için, nefsi yenmek mecburiyetindeyiz. Tek yolu budur. Bu da Lâ ilahe illallah’ın anlaşılmasından geçiyor vesselâm.
Büyük İslâm şairi Sadi, insanı şöyle tarif ediyor: Yek katre-i hunest ve hezâr endişe - Bir damla kan ve sayısız kaygı...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şeytanı anlatırken “Niye kızıp duruyorsun?” diyor. Şeytan sadece bir aynadır. Sen çirkinsen çirkinliğini aşikâr eder, güzelsen güzelliğini aşikâr eder. Zaten; ezel âleminde de Şeytan bize, “Ben sana sadece şunu şöyle 'yapsan’ dedim. Sen niye uydun bana” demeyecek mi? O halde Şeytan bize kendi içimizdeki çirkinlikleri aşikâr ediyor.
İnsanın acısı varken, sıkıntının içindeyken, hüzünlere boğulmuşken belki en zor şey şükretmek. Hep mutluluk varken, huzura erdiğimizde şükrederiz. Zor durumlarda da şükretmeyi başarabilmek için nasıl bir pencereden bakmak gerekir? Elif Şafak’ın aşk isimli kitabındaki söz hep aklıma gelir; “Sufi dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir”. Günümüzde şükrü unutmuş, daha fazlasına hızla ve hırsla ulaşmaya çalışan insanlar var. Bu hali nasıl yorumluyorsunuz? Hz. Ali’nin bir sözü geldi aklıma diyorlar ki; “Allah’ımı isteklerimin olmamasıyla bildim”. Bizler hep isteklerimizin olmasına odaklanmışız, olmadığı zaman yeri göğü inletiyoruz. O halde Allah’la ilişkiyi ön plana alan insan için Allah’tan başka bir istek kalmaz. Öyleyse de istekler oldu mu olmadı mı diye de tutturmaz. İnsanın içindeki huzur, yalnız Allah’ın huzurunda olmakla olur. Huzura ulaşmak gaye olursa herkes Allah’la ilişkiye ulaşmak üzere hareket eder. Dolayısıyla da bu ilişki insanı huzur içinde tutar. O zaman gerçektende insan Allah’la ilişkisini arttırıyorsa isteklerinin olmamasından dolayı memnun olur. Başına gelen çirkin hadiselere de şükreder.
Reklam
Reklam
4.531 öğeden 4.306 ile 4.320 arasındakiler gösteriliyor.