Kitabı geçenlerde okudum, uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Açıkçası okuduğuma da değdi. Bir solukta okudum. Böyle, bir insanın içsel yolculuğu olan hikayeler bana hep çekici geliyor. İnsan olarak çoğumuz en azından bilinç düzeyi yüksek insanlar diyeyim, bu içsel yolculuğu; sorgulama ve hesaplaşmayı er ya da geç yaşarız. Konunun ne olduğu önemli bile değil önemli olan seni yiyip bitiren düşüncelerden kurtulmak için nasıl bir yol izlediğin.
Bu düşüncelerin sen de bıraktığı etki, ruh hali. Bu ruh halinin sen de bıraktığı kıyım. İşte bu kitapta bu düşüncelerin bu ruh halinin ürünü. Ancak Tolstoy bunu daha çok inancı üzerinden yapıyor. Felsefe vs açısından sorularına cevap arıyor. İlk önce çevresine bakıyor, sonra da kendisine bakıyor. Çevresinin ve kendisinin yaşam biçimi, eğitimi ve inancını sorguluyor. Bazı yerlerde kendimi buldum ve gözlerim istemsizce doldu. İnsana yıllar öncesinden birinin - şu an yaşamayan birinin- seslenmesi ne güzel. Ortak düşüncelerde buluşması, o insanın yol göstermesi ne tuhaf. Yaşayan insanlarda bulamadığı derinliği bulabilmesi ne şans. Kitapların belki de en güzel yanı budur.
Neyse bence mutlaka okuyun derim :)