Bir kez duygularımızı başkasının kontrolüne bırakırsak, dolandırıcı ne istediğimizi ve ne hissettiğimizi tanımlamakta hiç zorluk çekmez ve bir kez kendimizi ona kaptırdığımızda düşünemez hale geliriz. Her iyi dolandırıcı size duygusal, kırılgan bir insan olduğunuzu söyleyecektir. Bu sebeple dolandırıcılığın herhangi bir elementi ortaya çıkmadan, bir kişi kurbanını bir şey yapmaya ikna etmeden ve kurban birinin ondan istediğini farketmeden önce, dolandırıcılar duygusal kanalları açarlar.
“Bilim insanı gerçekten bilmek ister ve bilimin tek kaynağının kendi aklı ve gözlemleri olduğunun farkındadır. Yobaz ise inanmak ister. Onun aklı ve gözleri gerçeğe kapalıdır. Onun derdi inanmaktır. Ama inanmak istediği şey ne kadar zırva olursa olsun fark etmez. Yobaz inanmaya programlıdır. Onun şüphesi, onun “acaba”sı yoktur. ”
Artık insanları meta bağımlısı olarak köleleştiren, tüketim çılgınlığı ile dünyamızı yok eden bu acımasız ve vicdansız kapitalist sistemden kurtulma zamanı geldi. Komünizmden sonra kapitalizmin de başarılı olamadığı anlaşıldı.
Fakat öyle ya da böyle seçim ve referamdumlar ne düşündüğümüzle değil nasıl hissettiğimizle alakalıdır. Ve iş hislere gelince Einstein ve Dawkins'in hiç kimseden farkı yoktur. Demokrasiye göre insan duyguları gizemli ve derin bir kavram olan "özgür iradeyi" yansıtır, bu "özgür irade" otoritenin temel kaynağıdır ve kimi insanlar diğerlerinden daha akıllı olsalar da tüm insanlar eşit derecede özgürdür. Okuma yazma bilmeyen bir hizmetçinin de Einstein ve Dawkins kadar özgür iradesi vardır. Seçim günü geldiğinde de verdiği oya yansıyan hisleri herkesinki kadar geçerlidir.
Türkçülük, bir fikir olduğu kadar da bir inançtır. İnanç olduğu için de tartışmasız, tenkitsiz kabul olunur. Onun, tartışılacak ve tenkit olunacak tarafı temeli, esası değil, ayrıntılarıdır.
Türkçü, alçakgönüllü olmaya mecburdur. Çünkü kendini ileri sürmek, yaptığının karşılığını beklemek veya takdir olunmak içindir. Halbuki takdir beklemek bir bencilliktir. Türkçü, milletine bir hizmet yaparken, bunu, beğenilmek için değil görev bildiği için yapar ve yapacağı en büyük hizmetin bile, adı sanı bilinmeden ölüp mezarsız yatan şehitlerinin yanında pek küçük kalacağını bilir.