Yaranın olduğu yere dikkat kesilirsen acın dinmez. Görmezden gelsen bu da mümkün olmaz. Kanıyorsun ve biri sarsın bekliyorsun yaranı. Fakat farkedemez kimse; insan insanın içine nadiren bakar. Hâlini Rabbine söyle; O'na ayandır lakin sen söyle. Ki kapısına gelmenden hoşnut olsun.
1- Birinci alâmet dil'de belirir: Allah korkusu taşıyan kul dilini yalandan, dedikodudan, koğuculuktan, iftiradan ve boş konuşmaktan alıkor, bunlar yerine onu zikirle, Kur'an okumakla ve ilmî konuşmalarla meşgûl eder.
2- İkinci alâmet kalbde belirir: Allah korkusu taşıyan kul başkalarına karşı kalbinde düşmanlık, iftira ve kıskançlık
Hasan-ı Basri (rh) şöyle derdi: "insanoğlu ne garip! Dili kalem, tükürüğü mürekkep olduğu halde, kendisini ilgilendirmeyen (lüzumsuz) şeyleri konuşur!"
“Aklı başında olan, gününü dörde ayırmalıdır. Birisinde Rabbine yakarmalı, birisinde nefsini hesaba çekmeli, öbüründe Allah’ın sun’unu, azametini düşünmeli, dördüncüsünde ise, yemek yemesi ve içmesi ile uğraşmalıdır.”
Ibn Kayyım (r.h)şöyle diyor:
"Acı çeken kalp, ancak Allah'a yönelmekle sükün bulur. Korku çeken kalp, ancak Allah'ın ünsiyeti ve yakınlığı ile korkudan kurtulur.
Sıkıntı çeken kalp, ancak Allah'ı tanımakla, O'na güven mekle ve itaat etmekle huzura kavuşur.
Tereddütlü kalp, ancak O'nunla irtibat kurup O'na sığın makla sükünete erer.
Hasretle yanan kalp, ancak O'nun emrine, nehyine, kaza ve kaderine rıza göstermekle ve O'na kavuşma vaktine kadar sevgisine sabretmekle ateşini söndürür.
Yoksul olan kalp, ancak O'nun muhabbetiyle, O'na yönelmende, O'nu devamlı zikretmekle ve O'na tam manasıyla inanmakla fakirliğini giderebilir.
Şayet dünya ve içindekiler o kalbe verilse, kesinlikle onun yoksulluğu giderilemez.
4/4/24 dersi 🌸
Tövbe kendimizi düzeltmenin ilk adımıdır.
Negatif bir şeyle karşılaşınca :
( Allah'a dua etmek)
1. Hayatın kusursuz olmadığını kabul etmek.
Elinden gelenin en iyisi yap, kusursuz olma arayışını bırak. Eksiksiz olsun diye uğraşmayı bırakmak.
2. Sükunet, sakinliği her zaman korumak.
Aşırı önemsediğimiz zaaflardan sınav
" Bilâl b. Sa'd şöyle dedi: " Her karşılaştığında sana Allah'ı hatırlatan bir kardeşin, kendisini her gördüğünde sana para veren bir kimseden hayırlıdır. "
İman nuruyla âlem öyle terakki eder ki: "Hikmet-i Samedaniye Kitabı" namını alıyor. Ve insan, zelil ve fakir ve âciz
hayvanların sırasından çıkar; za'fının kuvvetiyle, aczinin kudretiyle, ubudiyetinin şevketiyle, kalbinin şuaıyla, aklının haşmet-i imaniyesiyle hilafet ve hâkimiyetin zirvesine yükselmiştir. Hattâ acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onun sukutuna esbab iken, suud ve yükselmesine sebeb olurlar. Zulmetli, karanlıklı bir mezar-ı ekber suretinde görünen zaman-ı mazi, enbiya ve evliyanın ziyasıyla ziyadar ve nuranî görünmeye başlar. Karanlıklı gece şeklinde olan istikbal, Kur'anın ziyasıyla tenevvür eder. Cennet'in bostanları şekline girer. Bu
na binaen, O zât-ı nuranî olmasa idi kâinat da, insan da, her şey de adem hükmünde kalır, ne kıymeti olur ve ne ehemmiyeti kalırdı.
(Mesnevi-i Nuriye 24.sh - Risale-i Nur)
Evet aklı bozulmayan bir şahıs, teemmülü neticesinde anlar ki: Meselâ bal arısını pek çok şeylere fihriste yapan ve kitab-ı kâinatın ekser mesailini insanın mahiyetinde yazan ve incir nüvesinde incir ağacının proğramını derceden ve insanın kalbini binlerce âlemlere örnek ve pencere yapan ve beşerin kuvve-i hâfızasında tarih-i hayatını taallukatıyla beraber yazan, ancak ve ancak her şeyi yaratan Hâlık olabilir. Ve böyle bir tasarruf, yalnız ve yalnız Rabb-ül Âlemîn'e mahsus bir hâtemdir.
(Mesnevi-i Nuriye 12.sh - Risale-i Nur)