Üstünlük Söylemi
İkona kırıcısı güney deniz adalısı şöyle buyurdu. Yorgunum üşüyorum kırgın ve kızgınım dostlar; insanları hep sevdim. Kadınları da sevdim ama eşimi sevdiğim gibi değil. Kadındaki ince ruhu sanatı şefkati ve gerçek güzelliği sevdim, çoğu erkeğin aksine kadını tıpki bir çocuk gibi sevdim. Ben üzgün, dalgın, şaşkın ve yolunu arayan çocukları sevdim. Her çocuğun acısını kendi çocukluğum gibi hissettim. Sonra ben kedileri sevdim. Tıpkı çocuklar gibi sakarlıkları beni güldürdü. Çocuklar gibi oyunlarına katıldım. Sonra onların haksız ölümlerine şahit oldum. Tıpkı çocuklar gibi tıpkı kadınlar ve insanlık gibi. Sonra büyük görünen insanlar gördüm. Hiçbirşey yapmadılar, yapamadılar. Sonra ahlak anlatan insanları gördüm. Hiç adil değildiler. Kızgınım ve üzgünüm. Ve sonra kendime dedim sen anlam arayan koca hiçsin. Senin küçüklüğündedir büyüklüğün. Senin yokluğundadır varlığın. Azlığındadır çokluğun.
(İkona yerleşmiş yaygın gelenek)
Sen de ötekiler gibiydin genç. Senin ahlakın, bilgin tıpkı onların ki gibiydi. Kendi adına düşünüp, kendin gibi davranamıyordun. Senin de fikirlerin tıpkı giysilerin gibi başkaları tarafından üretilmiş; eylemlerini, toplumsal onay biçimlendirmişti.
Boşver, olur böyle şeyler. Peynir Surat'ı çiğnemiş adamsın, isterse iki kere on bir yıl sürsün, büyün o editörleri de ezip geçersin. Burada duramazsın. Devam etmek zorundasın. Biliyorsun ki sonuna kadar gitmek zorundasın.
İnanın kardeşlerim, Tanrının sürekli çağırdığı ama asla dinlemediği, yerine getirmediği işaretlerle sürekli oyun oynadığı bir insan olmak korkunç bir şey.