Derdi ki bana, "Kolay değildir hayat ama mümkündür teselliyi bulmak sanatta, inançta, insanları sevmekte."
Derdi ki hep, "Can yakmaktır insana mahsus yegane günah."
Şu dünyaya, şu haliyle tahammül etmek mümkün değil. O yüzden aya ihtiyacım var, ya da mutluluğa ya da ölümsüzlüğe, varsın adı delilik olsun, benim öylesine, şu dünyadan olmayan bir şeye ihtiyacım var.
Henüz karıncalara İbrahim’in ateş gölünü
söndürecekleri bildirilmemişti
Hiçbir kurbana İsmail diye seslenilmemişti
İnşası bitmemiş dünya
ırksal sınırlarla çevrelenmemişti
İdeolojik fikirlere ölümcül dersler verilmemişti
Aynı Tanrı’ya farklı kitaplarla hizmet edenler
birbirilerini kafirlikle suçlamamıştı
Savaşmaya bahaneler biriktiren liderlerden
köylü halklara bahsedilmemişti
ve ölüm kutsallaştırılmamıştı
Deniz kıyılarına bebek cesetleri vurmamıştı
Öğrencisiz öğretmenler intihara kalkışmamıştı
Kız çocuklarının oyunları çiğnenip
koca adamlara satılmamıştı
Kadınlar sokak ortasında canice katledilmemişti
Adalet mülkün temeli olmamıştı
Suların karnı çöple doyurulmamıştı
Ateş sever müteahhitler ayinlerinde orman yakmamıştı
İnsanlık öldürülüp mezarsız bırakılmamıştı
...
Tütün olup kendimi sardım
İçtikçe eksildim
Eksildikçe,
Anlamadığım duaları tersten okudum
Belki,
Hayatım yeniden ana rahmini terk etmeyle başlar diye...
Külleri ateşten önce tenimi sardı
Bedenim nefessiz kaldı
Koşup da varamadığım yolunda
Anıların dikildi kafatasıma
Feci düş yanıkları kızardı yanaklarımda
Güneş sürgün edildi gözümün bulutlarında
Bir türlü kırkın çıkmadı
Alışamadım,
Yalnızlıktan kabuk bağlamış hayata
Adım atsam dünya kayacak gibi duruyor
Şiir yazamıyorsak, resim çizemiyorsak, türkü düzemiyorsak dedikodu da etmeyelim mi? Etmeyelim, ama mutluluk dediğimiz şey başkalarınca bilinmedikçe, başkalarına duyrulmadık, gösterilmedikçe var olabilir mi?