Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

HÜSEYİN KAHRAMAN

Kahramanlar insanın görüşünü sınırlar. Askeri üniforma gibidir kahramanlar. Gençler (bazen yaşlılar da) onlar gibi olmaya çalışırlar. Onlara öykünürler. Hepimiz, kahramanların okuduğu bütün kitapları okuruz. Kahramanlarımızın giyindiği gibi giyinir, onlar gibi konuşmaya özeniriz. Onlar içiyorsa içeriz, içmiyorsa içmeyiz. Kahramanlar, insanın tüm özgürlüğünü elinden alırlar. Nasıl yaşayacağımızı bize dayatırlar. Tüm kahramanlar totaliterdir. Sonsuz yaratıcılık potansiyelimizi hadım ederler. Özgür bir insanın kahramanları olamaz, çünkü kahraman statükoyu simgeler. Taklit edilmesi gereken bir modeli simgeler. Kahraman yaratma özlemi, hepimizin içindeki totaliter eğilimi, güçlü bir kişiye gönüllü olarak boyun eğme ihtiyacını gösterir. Kahramana duyduğumuz gereksinim, kendi içimizdeki güvensizlikten doğar. Đster muhalefette, ister iktidarda, ister balığa çıkmış, ister işte olalım, hepimiz bir başkasından (saygı duyulan bir meslektaşımızdan tutun da kendisi de bir tür kahraman olan Tanrı'ya kadar) neyi, nasıl ve ne zaman yapmamız gerektiğine ilişkin bir işaret bekleriz. Amerikalı bir sosyalist lider, bir işçi kongresinde bir gün, “Ben sizi sosyalizmin kapılarından içeri sokabilirim, ama bir başkası, sizi aynı kolaylıkla dışarı çıkarabilir,” demişti. Kahramanlar, bizi sakatlayarak yönetirler. Totaliter bir toplum, kahramansız olamaz. Özgür bir toplum ise kahramanlarla var olamaz.
Reklam
Unutmak ruhun bayılmasıdır. Hatırlamanın, unutmamakla hiç bir ilgisi yoktur
Suyu cümle içinde kullandıkça kirlenir su, cümle temizlenir ama su kirlenir. Bu hep böyle olur. Suyun mu kabahatidir, cümlenin mi kabahatidir?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ne demişti Schophenhauer her yeni doğan insan taslağı için? Dünyaya boş geldiniz orospu çocukları
Sayfa 137Kitabı okudu
Ne demişti Schophenhauer her yeni doğan insan taslağı için? Dünyaya boş geldiniz orospu çocukları
Reklam
ELİMİZE VERMİŞ HAYAT Hayat, sebep olduğu pek çok sıkıntının bedelini ödüyor aslında. Ondan aldığımız çok kıymetli bir şey var: Boynumuzun ölçüsü. Ölçüsüzce yaşayıp, ölçüsüzce sevip, ölçüsüzce içip, ölçüsüzce ne bok yiyeceğimizi bilemediğimiz zamanların ardından, durup kendimizi ve geçmişimizi sorguladığımızda görüyoruz ki evet, elimize vermiş hayat boyumuzun ölçüsünü.
Herkes ve her şey, zayıf, acıklı ve masum yanlarını görünmez zannedilen yerlerinde gizleyip, diğerlerine gösterdikleri ön cephelerini ise süsleyip, güzelleştirip, bazen de acımasızlaştırıp, yan taraflarının kimse tarafindan görülmediği yanılsamasıyla kendilerini kandı niyorlardı. Yaniliyorlardı ama. Birileri, sayıları az da olsa birileri için yan taraflar ön cephelerden daha önemliydi.
Kendi mutluluğunu başka insanlarla tanımlayabilen biri, gerçekte hiçbir zaman mutlu olmamıştır.
GİDELIM BURADAN Gidelim buradan... Göğsünü sıkan, içini daraltan o laneti geride bırakıp gidelim. Burada yağmur bile güzel yağmıyor artık Yağmuru güzel yağan bir yerlere gidelim. Gidelim buradan.... Burası bizim değil. Nasıl baş ederiz bu kadar saçmalıkla? Her şeye sıfırdan başlanabilecek bir yerlere gidelim. Gidelim buradan... İlaçlarını yanına alma. Kitaplarımı alma yayım ben de. Biraz da onlar çıldırtmıyor mu bizi? Havası ilaç, denizi kitap bir yerlere gidelim Gidelim buradan. Bıktım tepemizde sallanan manasız sorulardan. Soru sorma artık bana. Soru sormayayım sana. Her türlü sorunun tedavülden kalktığı bir yerlere gidelim. Gidelim buradan. Burada insanlar kötü. Hep bir şeyler anlatmamızı bekliyorlar, hep bir geyler anlatmamıza isteyecekler, bitmeyecek bu hiç bitmeyecek. Kimseye bir pey anlatmak zorun da kalmayacağımız bir yerlere gidelim Gidelim buradan Bak uyuyamıyorum yine. Senin de uykularım defolu, bölük pörçük. Huzur içinde uyuyabileceğimiz bir yerlere gidelim. Gidelim buradan. Ya sen bana gel ya da ben geleyim sana. Sonra gidelim. Hadi...
Gece son tramvaya ya da otobüse binerseniz insanların suratlarina dikkatle bakın. Ortak ifade mutsuzluktur, hemen fark edersiniz. Çoğu gençtir, o saatte yaşlı insanlar pek görünmüyor etrafta. Çoğu az önce bardan, kafeden, sevgilisinin yanından, konserden, sinemadan vs. çıkıp evlerine gitmektedir. Çoğu az önce abartılı bir şekilde eğlenmiş ya da eğlendiğini zannetmiştir. Çoğu sabah erkenden nefret ettikleri okullarına yahut işlerine gideceklerdir. Çoğu kredi kartinin asgari tutarını nasıl ödeyeceğini düşünüyordur. Çoğu aslında tektir. Biziz. Benim... Bu kadar mutsuzluğa nasıl dayanıyoruz peki? Abartarak... İçilen bir bar dak biranın hazzını, yakalanan bir pokemonu, dinlenen birkaç şarkıyı, basit bir ele ele tutuşmayı, kaçamak bir bakışmayı abar tarak ve ölçüsüzce mutlu olarak. N'apcaz ki başka? Yoksa neden öldürmeyelim kendimizi?
Reklam
Adını koyamadığım berbat bir hisle ve yorgun uyanıyorum uzun süredir. Çıkayım, belki keyfim yerine gelir, diye olabildiğince çabuk dışarı atıyorum kendimi. Olmuyor. Akşam olsun da diyorum, belki bir şeyler düzelir. Oysa akşamları genelde işler daha kötüye gider farkındayım. Akşam olduğunda geceyi bekli yorum çaresiz. Gün bitiyor. Hadi yatayım da belki sabah güzel uyanırım diye gömülüyorum yatağa. Günün en güzel ânı da o an oluyor. Hiçbir şeyin değişmeyeceğini bile bile gelecek güne dair umut beslemek... Umut bile değil hatta, basit ve masum bir temenni, o kadar!
Mutluluk ve mutsuzluk, hayatı kendisiyle anlamlandırdığımız ya da zehir ettiğimiz iki düşman kardeş... Hedonistler felsefenin merkezine koymuş mutluluğu, aşıklar sevdiklerinin gözlerinin içine, annem reçel kavanozlarının dibine...
Kalmak, sinsi bir kaderin sahibinin eline tutuşturduğu intihar silahı gibidir; âciziyyetin doruklara ulaştığı bir hiçlik hali. Rüyasında koşan bir kötürümün uyanışı kadar ağır ve kaçışı imkânsızdır. Zaman büyüteç merceginden görünür kalanlara, her şey ağırlaşır, buharlaşır ve dolaşır. Yorganın altındaki karanlık gibi sınırsızdır kalma hali, bir adım dahi ilerlemeden içinde öylece duran, geceyi uzatan uykusuzdur kalan.
Sayfa 157Kitabı okudu
içinden su geçen şehirlerde yaşayanlar içinden su geçmeyen şehirlerde yaşayanlara küçümseyerek bakar hep evi bozkırda olanlar bunu çok iyi bilir o susuzluğun açtığı imkansız ihtiyacı büyük büyük rakılarla gidermeye çalışırlar olmaz ama hep eksiktir eksiktir hep hep eksik oooo der sonra yukardan bir ses <çok anarşist>
KADER DEĞİL PRENSİP Bence bütün bu başımıza gelenler Kader değil prensip yani bence Mesela ben şimdi rakı içiyorum bahçede Ve sanırım gel desem gelmezsin Ihtimal ki sinir krizi geçiriyorsun bir yerlerde Ne yani şimdi bu kader mi Allah aşkına? Kader değil prensip deve inadı var her ikimizde Ben seni seviyorum ve yalnız rakı içiyorum, niye? Sen beni seviyorsun ve buna ragmen Sinir krizi geçiriyorsun bir yerlerde Niye? Kader deme n'olur bana kader değil prensip bu Kader değil prensip tüm bu başımıza gelenler Şimdi kalk gel desem sana gelmezsin biliyorum Prensiplerin var senin dirayetlisin biliyorum Biraz daha içersem prensibin kaderim olur Olsun sevdiğim ben seni gelmesen de seviyorum.
86 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.