Örselenmiş duygular
ve sevgiler içinde
yine de bulabiliriz
istersek eğer
sımsıcak sevinçleri
ki onların
külleri arasında
sıçrayıp durur hâlâ
öfkenin kıvılcımları
Programdaki bu iki madde çatışıyordu. Öyle işler çıkacaktı ki vicdan "yap" derken kanun "yapma" diye nehyedecekti. Kezalik kanunun istediği bazı şeyler de vicdana dokunacaktı. Bu vaziyet karşısında ne yapmak lazımdı?
Demek ki köylerde kadın için toplumsal yaşam ancak ve ancak ev yaşamı çerçevesinde vardır ve kadının ev yaşamı dışında eylemli olarak hiçbir kişiliği yoktur. Sözü ve tanıklığı hiçbir değer taşımaz.
Kemal Tahir'in bir köyden adını alan Sağırdere romanında betimlenen şu sahne, bunu doğrular: Bir köpeğin ölümünün ardından iki genç oğlan köy muhtarının odasına çağrılmışlardır: "Biz hiçbir şey görmedik diyeceğiz" dedi biri... 'Kadınlardan başka olayı gören olmadı. Kadınların tanıklığı ise kabul edilmez.' "Peki" dedi öbürü, "Öyleyse inkâr edeceğiz."
Nitekim vaizler, depremlerin, kızların mini etek giymesinden, erkeklerin baş açık dolaşmasından dolayı meydana geldiğini ileri sürüyorlardı. Konya Müftüsü Hacı Tahir Büyükkörükçü'ye gelince o da aynı abartmalı yaklaşımla, İslâm'ın giyime ilişkin kurallarının mini eteğe ancak ve ancak karşı olabileceği savını ileri sürüyor, konumuna daha da güç katabilmek için de "giyimdeki bu gevşeme ve çözülmenin komünistlerin, Marksistlerin, Leninistlerin ve masonların ortak bir komplosunun sonucu olduğu"nu söylüyordu.
Söz konusu olan, özellikle ağırlığı yadsınamaz bir seçmen kitlesine hoş görünmek amacıyla kimi ilkelerden cayılması, vazgeçilmesiydi. Bu politika, toplumsal yaşamda kadının durumu üzerinde olumsuz etkiler yaratmaktan geri kalmamıştır.
"Türk gençlerine bu münasebetle şunu tahattür ettirmeyi (anımsatmayı) lüzumlu görüyorum: Müfterih olduğumuz (övündüğümüz) tabii güzelliğinizi fennî tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda bir tekâmülün mütemadi tahakkukunu, gelişmenin sürekli gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber asıl uğraşmaya mecbur olduğunuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek fazilette dünya birinciliğini tutmaktır."
1923'te Türkiye güzeli, dünya güzeli seçildi. Burada özel olarak anlam taşıyan bir nokta şuydu ki, dünya güzeli seçilen Keriman Halis, son Şeyhül-İslâm'ın torunundan başkası değildi.
Türkiye mütemeddin bir millet olamaz, çünkü Türkiye halkı iki parçadan mürekkeptir. Kadın ve erkek diye iki kısma ayrılmıştır, halbuki bir heyeti içtimaiye aynı gayeye bütün kadınları ve erkekleriyle beraber yürümezse terakki ve temeddün etmesine imkanı fenni ve ihtimali ilmi yoktur.
Yenilgi, yenilgim, kıvılcım saçan kılıcım
ve kalkanım,
Gözlerinde, okudum
Taç giymenin kölelik olduğunu,
Ve anlaşılmanın alçalmak olduğunu,
Sahip olmanın, bütünlüğe ulaşmak
Ve olgun bir meyve gibi, düşmek ve tüketilmek
olduğunu, okudum gözlerinde.