Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Yunus emre

Yunus emre
@Huzursuzhayeller
46 okur puanı
Kasım 2019 tarihinde katıldı
Reklam
Yunus emre tekrar paylaştı.
"Dünya mı yıkılsın yoksa bir bardak çay mı içersin?" deseler... "Ben çayımı içtikten sonra dünyanın canı cehenneme" derdim.
Yunus emre tekrar paylaştı.
“Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yunus emre tekrar paylaştı.
"İnsana en çok acı veren şey, Söyledikleriyle söylemek istedikleri arasındaki Uçurumdur."
Edebiyat konusunda arkadaşlarımın görüşlerini öğrendikten sonra susup, tartışmaya karışmayabilirdim. Ama edebiyatta, gerçeğin araştırılmasıyle birinci derecede ilgili olan bir yanın daha olduğunu unutmamalıyız. O da okurlardır. Okurun, bütün kanıları, bütün görüşleri, yazarınki de dahil, öğrenmek istemesi doğaldır. Bir de edebiyatta polemiğin bir çeşit edebiyat öğretimi olduğunu unutmamak gerekir. Gerek D. Starikov, gerekse A. Alimcanov’un eleştirilerinde çok ilginçgörüşlerin yanında öyleleri var ki, bunlar okuru, sanatı çok yüzeyde anlamağa yöneltiyor. Sanırım bütün mesele, bu eleştirmenlerin bazı şeyleri ya tam anlayamadıkları ya da ters anladıklarıdır. Örneğin Geyik Ana efsanesini ele alırken, Starikov, benim hikâyemde bu efsanenin gereksiz bir umutsuzluğa büründüğünü ileri sürüyor: “Demek oluyor ki insanlık tarihinde yalnız Çiçekbozuğu Topal Karı’nın kehanetleri gerçekleşmiştir. Hikâyedeki çocuğun geleceği yoksa bu kehanetlere mi dayanıyor?”
Reklam
“BEYAZ GEMI” ÜZERINE GEREKLI AÇIKLAMALAR CENGIZ AYTMATOV SÖZE başlarken “kendimi savunmak”tan uzak olduğumu belirtmek isterim. Çünkü “kendini koruma” içgüdüsü, yazarlıkta herzaman en önemli yeri almayabilir. “Beyaz Gemi” hakkında kendime özgü bazı düşüncelerim var elbette. Ancak bu, eleştirilere kulağım tıkalı olduğu anlamını vermez. “Literaturnaya Gazeta”da çıkan bütün eleştirilere saygı duydum. Ayrıca, hikâyemi okuyup fikirlerini bildiren okurlarıma gönül borçluyum. Bir yazar, herhangi bir eseriyle okuru heyecanlandırabiliyorsa o yazara ne mutlu.
Yunus emre tekrar paylaştı.
Koketay Orozkul’a: - Allah izin verir de şu evi bir an önce bitirip içine oturunca, kutlamak için seni şeref konuğu olarak davet edeceğim. Gelirsen çok eğleniriz, istediğin kadar içki içeriz, diyordu.
Yunus emre tekrar paylaştı.
Orozkul sevinmişti. Sigarasını tüttürüyor ve alçak sesle konuşuyordu: - Sağ ol. Ne demişler Çağrılan yere ar eyleme, çağrılmayan yeri dar eyleme. Çağırırsan elbette giderim.
Yunus emre tekrar paylaştı.
Adamlar çayın kıyısına geldikleri zaman marallar da su içmekteydiler. Tuhaf yaratıklardı şu insanlar! Yerlerinde durmuyor, gürültü patırtı ile âlemi ayağa kaldırıyorlardı. İşlerini düşünüp konuşmaya daldıkları için çayın öbür kıyısındaki maralları farketmemişlerdi oraya gelinceye kadar.
Yunus emre tekrar paylaştı.
Marallar, şafağın rengiyle kızıllaşan ağaççıkların arasından, berrak, dibi taşlı sığ bir yerde, topuklarına kadar suya girmişlerdi. Telaşsız, yavaş yavaş içiyorlardı. Su soğuktu, ama güneş gittikçe daha sıcak, daha tatlısalıyordu ışınlarını. Suya kanan marallar da besbelli bundan büyük bir zevk alıyor, dallardan sırtlarına düşüp incileşen çiğleri kurutuyorlardı o tatlı ışında. Hafif bir buğu çıkıyordu sırtlarından. Sabah güneşi çok güzeldi, huzur veriyordu.
Reklam
Yunus emre tekrar paylaştı.
Ama şimdi, o sıkıntılı uykusundan arada bir uyanıyor, büyük bir üzüntü içinde “Yarın okula nasıl gideceğim? Hastayım, kendimi hiç iyi hissetmiyorum...” diye düşünüyordu. Sonra yine dalıyordu. Okuldaymış, öğretmenin kara tahtaya yazdığı kelimeleri defterine geçiriyormuş gibi geldi ona: “At. Ata. Taka.. At. Ata. Taka” *****. Birinci sınıfta öğrenilen bu yazılarla defterinin bütün sayfalarını doldurdu. “At, Ata, Taka... At, Ata, Taka...” Sonra yoruldu, gözleri karardı. Gözlerinin önünde bütün harfler oynaşıyordu.
Yunus emre tekrar paylaştı.
Maaşı kesilen adam artık adam değildir, insan değildir!
Yunus emre tekrar paylaştı.
Nine dedesine cehennem azabı çektirirdi. Ne yaparlardı o zaman? İnsanlar niçin böyle yaşıyorlardı? Niçin bazıları iyi bazıları kötüydü?
Yunus emre tekrar paylaştı.
Niye bazılarından herkes korkar da bazılarından kimse korkmaz? Niye bazılarının çocukları var, bazılarının yok? Niye bazıları başkalarına maaş verdirmeyebiliyor? Besbelli, en iyi durumda olanlar en çok aylık alanlardı. Ama dedenin maaşı çok azdı ve herkes onunla alay ediyordu. Ah, ne yapsa da dedesinin maaşını arttırsalar? Maaşı çok olsa, Orozkul bile saygı gösterirdi ona.
323 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.