Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

enes

enes
@Ignatius17
35 okur puanı
Ağustos 2021 tarihinde katıldı
O sözler ki İmgelem sonsuzluğunun Ateşten gülüdürler Kelebek çarpıntılarıyla doğarlar ölürler O sözler ki kalbimizin üstünde Dolu bir tabanca gibi Ölüp ölesiye taşırız O sözler ki bir kere çıkmıştır ağzımızdan Uğrunda asılırız
Sayfa 108
Reklam
O gözler ki Çakmaktaki alev Zehirli hançerlerdeki uç Yakut bir avize gibi yalnızlığımızda dururlar Nereye gitsek gelir bizi bulurlar Gelir bizi bulurlar Bulurlar
Sayfa 106
Ömründe bir kere olsun uçanlar Bir daha yeryüzüne dönmemeli Ya güneş yakmalı ya yıldırım Ya sıcak yağmurlarda erimeli Kuşları boşlukta bir hiç sayanlar Hiçten fazla mıdırlar çok şüpheli Bulutlardan şöyle bir göz atarım Yer benek benek onlarla kirli
Sayfa 46

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Zavallı hafıza! Günden güne yok olduğunu hissettiğimiz şu vücut denen toprak yığıntısının üzerinde durmadan sonsuzluk için çalışır durur... Hüzünlü bir bakışı senelerce muhafaza eder.. Bir sözü, bir tebessümü yıllarca saklar... Etrafından baş döndürücü hızla geçen bütün hatıra ve tesirleri hemen tutmaya çalışır. Bu tahammülü aşan çabayla bütün kuvvet ve takati kaybolunca bize ümit veren istikbal biter; hayatımıza eşlik eden mazi, unutuşlar deryası içinde yok olur. O zaman ölümcül şekilde yaralanmış bir asker gibi bizi mezarın kapısında bırakarak hizmetini terk eder.
Sayfa 45
Ağlamak, uğradığımız felaketlere karşı vücudumuzda kalan son kuvvetin bir feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar, bizde o kuvvetin de mahvolduğu vakitlerdir ki, onun yerini alan dokunaklı bir sessizlik en şiddetli acıyla dökülen gözyaşlarından daha yürek sızlatıcıdır.
Sayfa 17
Reklam
64 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Zaten Yoktular
Zaten YoktularSlavoj Zizek
8.2/10 · 40 okunma
İnkisara uğramamak için hiçbir şarkıyı fazla sevmeyeceksin.
Ben size bir şey söyleyeyim mi; hürriyetmiş, demokrasiymiş, insan hakları imiş, hepsi fasa fiso bunların. İnan olsun böyle. Şu baygın baygın hanımeli kokan İstanbul gecesi ve her evden yıldızlı semaya yükselen şu çeşitli radyo sesleri yok mu, işte hürriyet de bu, demokrasi de, insan hakları da. "Hürriyetin bir tarifini yap" deseler bana, "Hür adam, radyosunda istediği şarkıyı dinleyebilen adamdır" derim.
Sebati Bey döndü, bu sefer de salona bir göz attı: Yorgun, çatık, somurtuk, gerilmiş, kasılmış bir sürü yüz.. Üzgün, bezgin, hain, gazup, hayvani, şeytani bir alay bakış.. Birbirinin üstüne abanmış itişip kakışan bir cemmigafir... Dünya bu mu, hayat bu mu, diye Sebati Bey düşündü. Bunlar da akılları sıra yaşıyorlar mı? Bu adamlar ne yaparlar? Sabah giderler, akşam gelirler. Öğleyin ayaküstü bir şeyler atıştırırlar. Koş bre koş.. Koş bre koş.. Niye? Beş on kuruş fazla kazanmak için. Kazanıp da ne yapacaklar: Sinemaya, kumara verecekler... Hay aklınıza şaşayım sizin. Yirminci asır medeniyeti dedikleri bu mu? Vah zavallı benî âdem.. Vah zavallı nev-i beşer... Sen bugünlere de mi düşecektin?
Reklam
Kendimizi tanımadığımızı en iyi ne zaman anlıyoruz, bilir misin? Mühim bir karar vereceğimiz zaman.. Karar vermek aslında basit görünen bir iş. Çene kemiği ile dil adelelerinin ancak görülebilen bir hareketi ve gırtlaktan çıkan iki hecelik bir kelime: Evet veya hayır. Amma, o iki hece nasıl ve nelerden sonra çıkıyor, biliyor musun?
313 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.