Mâvi

Mâvi
@Jabaars
Beden olarak her insan tektir, ruh olarak asla!
Askeri bir darbe bekliyorduk. Bu darbenin, 20 yıl önce yapılan 27 Mayıs'tan farklı olacağını ve halkın sokaklara dökülüp kutlamalar yapmayacağını da biliyorduk. Devrimci ve demokratlar, Atatürkçüler başta olmak üzere halka baskı uygulanacak, mücadelelerle elde edilen ekonomik ve demokratik kazanımlar ortadan kaldırılacaktı. Bu darbe, yurtsever gençleri ve demokratik güçleri ezecek, ülkeyi tümüyle yabancı sermayeye açacaktı. Doğrudan ABD'ye bağlı bu askeri eylem, yarım kalan 12 Mart girişimini tamamlayacaktı.
Sayfa 241 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Reklam
Her insanın, yaşadığı çevreye ve aldığı eğitime uygun bir güzellik kavramı vardır. Bana göre, güzelliklerin tümü doğada saklıdır ya da başka bir deyişle doğal olan her şey güzeldir. Kimi insanlar, doğanın güzelliğini yaşarlar ama göremezler. Yağmurun yağması, ulu bir ağaç gölgesi, bir kuşun uçuşu ya da bir çağlayan, bir göl ve bunların içinde yaşamını sürdüren canlılar; herkeste aynı duyguyu yaratmaz. Kimi insanlar bunların güzelliğinin farkında bile değildir. Aynı tadı almazlar ve doğa onlara çok şey ifade etmeyebilir. Oysa, yaşamın gerçek güzelliği doğadadır. Doğanın güzelliğini göremeyenler, kendine, yani insanlığa yabancılaşıyor demektir. Doğal bir varlık olarak kuşkusuz insan da güzeldir. Kadın ise, insan soyunun daha güzel olanıdır.
Sayfa 222 - İnkılap YayıneviKitabı okudu
Bilinen gerçeği yineleyeyim; geçmişten ders almayan geleceğe yön veremez!
Sayfa 185 - İnkilap YayıneviKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
27 Mayıs 1960'ta güçlerini birleştirerek Demokrat Parti'nin çöküşünü sağlayan Türk gençliği, sonraki 6-7 yıl içinde, birbirini görmeye bile katlanamayan amansız düşmanlar gibi iki büyük parçaya bölünmüştü. Yetişme biçimleri, gelecek umutları ve tarihsel kökleri ayrı olmayan, aynı ulusun gençleri, akıldışı bir kinle donatılmış ve belki de başka hiçbir yerde görülmeyen bir şiddetle, birbirini kırmaya başlamıştı. Ülkücü ve devrimci tanımlarıyla kutuplaşan genç insanlar, durmadan birbirine saldırıyor, vuruyor, kırıyor ve öldürüyordu. Giriştikleri aykırı eylemin yurt yararına olduğunu sanıyorlar, karşıtlarına ne denli zarar verirlerse ülkesine o denli yararlı olacaklarına inanıyorlardı. Ancak, gerçek zararı, gençleri birbirini hırpalayan Türkiye görüyor, geleceğini bağladığı genç aydınlarını, sonuçsuz bir kavgada yitiriyordu. Ülkücüler saldırırken, Türk insanını "Komünizm belasından", ülkeyi "Rus işgalinden" kurtaracağına; devrimciler saldırırken, "faşizm ve ABD emperyalizmine" karşı yurtsever bir görevi yerine getirdiğine inanıyordu. Bu açmaz, gerçekten ustalıkla hazırlanmış büyük bir oyundu!
Sayfa 181 - İnkilap YayıneviKitabı okudu
Reklam
Reklam
4.918 öğeden 4.861 ile 4.875 arasındakiler gösteriliyor.