“Cennetin saadeti,her bir Hırıstiyan evladının hayatını onu almaya adadığı nihai bir ödüldür ve buna rağmen ölümden ne kadar korkuyoruz? Ölümden o kadar çok korkuyoruz ki yaratıkların en acizinden bile korkuyoruz; ölülerin ta kendisinden.”
“Hiç doğmamaksa en iyi kader,
Mümkün olduğunca erken ölmektir
kaderlerin ikinci en iyisi.
Delişmen çılgınlıklarla dolu
gençlik tükenince;
haset,isyan,kavga,
savaş ve cinayet gibi
başa gelmeyen dert,
yaşanmayan zahmet mi kalır?
Sonunda teslim alır bizi
bütün kötülükleri
barındıran güçsüz,
iğrenç,dostsuz
ve münzevi yaşlılık...”
“Beğenmeyip hayatın
doğal süresini,
uzun yıllar yaşamak isteyenler
düpedüz aptaldır kanımca.
Uzun yıllar acıları
daha da yakına getirir
ve gereğinden fazla
yaşlananlar farkına varamaz
artık mutluluğun.
Sonunda Hades’i gönderir kader
herkesin yardımına;
düğün şarkıları,çalgılar
ve oyunlar eşliğinde
gelmeyen ölümü...”
Bu yaptığın,yokluk çeken birinin yakarışlarına
Kulak asmadan hiç yardım etmemeye,ama o gönlünün çektiği her şeye kavuştuktan sonra
İhtiyaç duymadığı şeyleri vermeye benzer...
“Ama sonradan farketti ki iyi ya da kötü hangi tarafta olursa olsun işlerinin-savaşın- gidişatı sürecinde her zaman vicdanına batan gölgeli bir şeyler olacaktı...”
Ve ölüyor kent
Sayısız ölülerle
Acıyan yok
Serilip yatanlara,
Birbirine ölüm saçanlara.
Kadınlar,
Ak saçlı analar
Üşüşüyorlar
Her yandan
Tapınaklara;
Yalvara yakara,
Ağlaya sızlaya,
döküyor acılarını,
Ve yükseliyor işte
Yanık matem havaları
İniltiler arasından...