“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna”
Bazen boş bir kağıt oldum. Yorgun bir yazarla saatlerce bakıştım, bilmem hangi birinden başlayacağına karar veremediği dertlerini düşünürken. Bazen bir kalem oldum. Giriş cümlesi bir türlü oluşamayan yaşanmışlıklar tam kağıda dökülecekken mürekkebimi akıtamadım. Yazarına küskün bir kalem gibi… Bazen mürekkep oldum, binlerce defa okunup kırıştırılıp bağra basılan bir kağıtta. Bazense o mektubun ta kendisi oldum. Çok geç sahibine ulaşmış bir mektup. Okundukça sahibini ağlatan, sahibi ağladıkça satırları ıslatan ve mürekkebi dağıtan… Ve en kötüsü de çoğu zaman o mektubun sahibi oldum. Hep bekleyen, bekledikçe solan.