“Bak şu insanlara.. Bunlar dünyanın şımarık çapkınları sözde. Eğlence arayanlar, lüks sevdalıları. Şurada oturmuş, bu yerin onlara bi anlam katmasını bekliyorlar. Ama onlar buraya anlam verme kaygısında değiller.”
“İnsanlar düşünmek istemiyor. Başları ne kadar derde girerse o kadar kaçıyorlar düşünmekten. Beri yandan bir içgüdü onlara düşünmeleri gerektiğini söylüyor, bu yüzden bu suçluluk duygusuna kapılıyorlar. Bu durumda, onlara düşünmemek için bazı sebepler gösteren her kim olsa onu beğenir, onun peşinden giderler. Kendi günahları saydıkları , bir zaaf, bir suç olarak gördükleri şeyi yüce bir sevapmış gibi gösterebilen kim olursa olsun onu izlerler.”
“İnsan, eninde sonunda, bir gün, nasıl olsa yargılanacağını bi anlasa:kuşkusuz, en gerekli olanı, önemlisi, insanın, kendi içinde kendi kendini yargılamaya başlamasıdır, bu da büyük bir içyetkinliği gerektiriyor. “
“İnsan kendi kendinin de engeli olabilir: yaratılış bilgeliğini kavramaya doğru ilerlemeyen insan , sürekli kendini bir tembelliğe iten insan, kendi kendinin de engeli olur: aşmaya , daha ileri varmaya engel olur: insan aşmak zorundadır kendi kendini.
“Civcivler veya yavru güvercinler tamamen özgür bırakıldıklarında yuvalarından çok fazla uzaklaşmazlar. Havalar kötüleştiğinde ya da bir tehlike algıladıklarında hemen oraya sığınırlar.
İnsanlar içinde öyledir. Özgürüz diye illa kaçıp gitmeyiz. Yuvada herşey yolundaysa hep oraya geri döneriz. Birini korumanın en iyi yolu kuşkusuz kendi kendine geri dönsün diye yuvayı hep sıcak tutmaktır. İhtiyacımız olan şey belki de budur: ahenkli bir denge. Aile hayatı ile özgürlüğün avantajlarını biraraya getirerek. “
“Kuşlardan aldığımız tek bir dersi aklımızda tutacaksak bu ders hiç kuşkusuz şu olacaktır: heyecanlar ve öngörülmeyen olaylar bakımından daha zengin bir yaşam için doğayla yeniden irtibat kurmak!”
“Hayatlarımız bazen monotonmuş gibi görünüyorsa sebebi,önümüzde bilgisayarlarımız, bürolarımıza kapanmış halde mevsimlerin geçit törenini kaçırmamızdır. Bu durumda zaman geçer, akıp gider, solarak ölür.”
“Bir yas sürecindeyken,”hayat devam ediyor” sözünü defalarca duymuşuzdur. Bir aşk acısından sonra “biri gider biri gelir” dendiğini, yoldaşımız olan bir hayvanı kaybetmemizin ardından “sonuçta sadece bir hayvandı” lafını peki? Sanki geri çekilmeye, acı çekmeye tam hakkımız yokmuş gibi. Ama hayır, yas tuttuktan sonra hayat aynı şekilde devam etmez. Hayır, yitip giden aşk geri gelmez. Yaşam başka mutluluklar, başka karşılaşmalar getirir elbette ama kaybın derinliğini kabul etmemek de neyin nesi?
“Yeniden doğmak için insanın kendindeki bazı şeyleri ölüme terk etmeyi bilmesi gerek. Kuş,sağlıkla parlayan yeni tüylere karşılık yıpranmış tüylerini dökerken böyle yapar. Bu, onun için yaşamsaldır. Tüyleri mükemmel durumda değilse uçamaz. Bizim için de böyledir. Tüy değiştiremememiz, geçmişten kopamamamız , çoğu kez ilerlememize ayak bağı olur.”
Kitabı üç saat içerisinde bitirdim. Akıcı ve sürükleyiciydi, daha uzun bir kitap olsaydı da sürükleyiciliğinden bir şey kaybetmezdi diye düşünüyorum.
Zacharius usta saati icad ediyor ve tattıgı bu yaratmanın gücüne kapılıyor. Ürettiği saatlerin her birinin teker teker bozulmasıyla sağlığını da kaybetmeye başlıyor ve şeytanla bir anlaşma yapıyor hatta. Gücün büyüsüne kapılıp kendini tanrılaştırıyor.
Zacharius UstaJules Verne · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202119,7bin okunma