Ağlamak için gözden yaş mı akmalı?
Dudaklar gülerken, insan ağlayamaz mı?
Sevmek için güzele mi bakmalı?
Çirkin bir tende güzel bir ruh, kalbi bağlayamaz mı?
Hasret; özlenenden uzak mı kalmaktır?
Özlenen yakındayken hicran duyulamaz mı?
Ana, bu bayram mı? . Aman çok ayıp
Çocukken gördüğüm bayramlar hani?
Mübarek elleri öpüp, koklayıp
Yüzüme sürdüğüm bayramlar hani?
Hani ya o özlem, hani ya o tad?
Ne dışım kaygusuz, ne içim rahat
Haftalar öncesi her gün, her saat
“üçüncü kez zıplamaya hazırlanan çekirge gibiyim asi ve temkinli
-buzdolabından yeni çıkmış dondurma gibiyim soğuk ve sert
-çaya batırılmış bisküvi gibiyim yumuşacık ve savunmasız
-kuyruğunu kaybetmiş kuyrukluyıldız gibiyim alemlere akamıyorum
-tost makinesine koyulmuş ekmek gibiyim sıcak ve ezik
-parktaki bir bank gibiyim sessiz ve sabit
-limon gibiyim ekşi ve sıkılmaktan yorgun
-oyuncağı elinden alınmış çocuk gibiyim üzgün ve ağlamaklı
... “