Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fatma

Dil ü Can...
İLAHII UTANCIMIZDAN YÜZÜMÜZDE TOZ VAR, GÖNÜLDE HASRETTEN SIKINTIMIZ VAR, GÜNAHIN UTANCINDAN YÜZÜMÜZDE SARARMIŞLIK VAR: HER NE KADAR GÜNAHTA ISRAR ETTİYSEK DE SENİN YÜCE ZATININ BİRLİĞİNE KARAR KILDIK. İLAHİ GÖNÜLLERİMİZE KENDİ MUHABBET TOHUMUNDAN GAYRISINI EKME, CANLARIMIZA RAHMET YAĞMURUNDAN GAYRISINI YAĞDIRMA! İLAHI! LUTFUNLA ELİMİZİ VE AYAKLARIMIZI TUT VE AYAKLARIMIZI SABİT KIL; ZİRA GÖNÜL, KEREMİNE YAKINDIR, RUH İSE BEKLEYİŞ İÇİNDE, ÖNÜMÜZDE İSE ÖRTÜLER ÇOK. İLAHİ! ÖRTÜLERİ YOLDAN KALDIR VE BİZİ BİZE BIRAKMA; YA AZIZ, YÄ GAFFÄR!
Reklam
Avrupa nın Özgür Ruhu mu?
"Kral Arthur'un Britanya ulusunun büyük bölümü saf ve basit kölelerden oluşuyordu ve hepsi demir boyunduruk altındaydı. Geri kalanlar aynı sıfatı taşımasalar da onlardan farksızdı; özgür olduklarını hayal edip kendilerini öyle anıyorlardı. Gerçekte ulus, bir bütün olarak tek bir amaç uğruna koruyordu dünyadaki mevcudiyetini: Kral, Kilise ve asiller önünde diz çökmek, onlara kölelik etmek, onlar için ter ve kan dökmek, beslenmeleri için açlıktan ölmek, oyunlar oynayabilmeleri için çalışmak, mutlu olmaları için sefalet çekmek, ipekler giyip mücevherler takmaları için anadan üryan gezmek, onları kendilerine ücret ödemekten esirgemek için vergi vermek, gururla gezinebilmeleri ve bu dünyanın tanrıları olduklarını düşünmeleri için hayatlarını ayrıntılarıyla öğrenmek, onlara yaltaklanmak, aşağılamalarına katlanmak uğruna. Ve tüm bunlara karşılık aldıkları teşekkür yine aşağılama, yine küçümsemeydi ama o kadar yoksul ruhluydular ki öylesi bir ilgiyi bile onurdan sayıyorlardı."
Sayfa 80
Krizi fırsata çevirmek
"...Daima benimsediğim düstur, her şeyin sıralı ve zamanında yapılması, eldeki kartların kazanmaya yetmese bile değeri verilerek oynanması yönündeydi. İki konuda karara vardım: hâlâ 19. yüzyıldaysam ve delilerin arasına düştüysem ve oradan kurtulamayacaksam, kısa zamanda timarhanenin idaresini ele geçirecektim; ancak bir şekilde 6. yüzyıla geldiysem bu da sorun değildi, ama o durumda azıyla yetinmeyip üç ay içinde tüm ülkeye hakim olacaktım, çünkü işe tüm krallığın bin üç yüz küsur yıl farkla en eğitimli adamı olarak başlama avantajına sahip olacaktım. Karar verince zaman kaybeden biri değilimdir ve karşımda halledilmesi gereken bir iş vardı."
Sayfa 34

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"Sizler varlıklı bir evin kıymetli çocukları gibisiniz. Gibisi yok aslında, öylesiniz. Bu sadece benim değil. Avrupada sonradan Müslüman olan pek çok arkadaşımın görüşü. Islam'ın şahlanışı sizinle olacak. Ancak bir alışılmış döngünün içinde günden güne uyuşturuluyorsunuz. Her türlü imkâna sahip olduğunuzun farkındasınız. Canınızın isteyebileceği her şeye rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Belki de her şey o yüzden bu kadar alışılmış geliyordur gözünüze. Ancak bilin ki yokluk içinde olanlar sizler gibi yaşamanın hayalini kuruyorlar uzak topraklarda. Sizin gibi olabilme hayaliyle koyuyorlar her gece başlarını yastığa. Ezan-ı Muhammedi'yi bir kez olsun yankılanırken duyabilme duasıyla açıyorlar ellerini Rablerine... Fakat ne acıdır ki, bu topraklarda ezan sesini doğuştan gelen bir alışkanlık olmanın ötesine taşımaktan uzak bir nesil yetiştirilmeye çalışılıyor. Ezandan utanan, camilerin müezzinlerine şikâyette bulunarak ezan sesini kıstıran bir nesil. Onları öfkelendiren nedir bilmem ama ben ezan sesini çok seviyorum. Davetin sahibine şükrediyorum ve ezanımdan utanmıyorum.
Bu Bedbaht Eserin 3. Baskısı Münasebetiyle
"İnkılabımız maskaralık, Meşrutiyet dönemimiz sahtelik, yalancılık kisvesinden kurtulamadı. Her ne yapıldı ise yok oluşa yardım etmek niyetiyle icra edilmiş gibi bir şekil aldı. Ordular, zırhlılar oluşturuldu. İktidarın büyüklüğünü ve gücünü gösterecek her çareye başvuruldu. Bir mağlubiyet bunları hâk ile yeksan etti... Ne ordu kaldı, ne zırhlı... Ey muktedir efendiler! Sizin kılıç altında heder ettiğiniz o kafaları eğitimle doldurduğunuzu şimdi bir kere düşününüz... Başımızı taşa vurduğumuz şu acı zamanda artık itiraf ediniz ki bize kılıçtan ziyade kitap, ordudan ziyade mektep lazımdi... Bunu biz anlayamadık. Fakat zaman kafamıza vurdu, beynimizi meydana çıkardı; çağın seçkin doktorları muayene ettiler ve baktılar ki o lifler, dokular arasında asrın gerekli gördüğü bilgiden, akıl yürütmeden eser yok. Evet, işte bizi asıl o zaman yok olmaya mahkûm ettiler."
Reklam
Bu dünyada kim biliyor ki Kimin nereye gittiğini! Kim nereye kürek çeker, Irmak nereye akar gider! Eyvah, göz gözü görmüyor, Büyük bir tehlike geliyor! Kürekçiler küreklere asılıyor, Bu kayık dur durak bilmiyor!
Sayfa 115Kitabı okudu
Amin
"Rabbim!" diye coştu yüreğim. Şu rahmetini görmek isteyen kullarına da hidayet ver. Biliyorum ki kâinatın ipleri senin elinde. Emir almadan bir toz kımıldamaz. Emrin olmadıktan sonra da hiçbir güç ona mani olamaz. Senden uzak yaşayan kullarının zihinlerini temizle de mazlum Müslümanlar inancından dolayı zulüm görmesinler. Eğer Müslümanlık adıyla ortaya çıkıp senin adını kirleten art niyetliler olursa onlara da fırsat verme ki tertemiz iman ehli kullarına kara bir leke ol- masınlar. Senden gelen her şey hoş geldi, sefa geldi..."
Sayfa 120Kitabı okudu
"Polisler hüviyet soruyor, gülümsüyoruz. Bastığımız asfaltlardan çimenler fışkırıyor; kazara bir martının ardından bakıversek, istikbal göklerden yere iniyor. Genciz ya; Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bakı- yor işlerimize. Bu yüzden olacak bir grafik eğrisine tutunarak iniyoruz hayatın arenasına."
Amin
"İlahi, beni nefsimin zilletinden çıkart, kabre girmeden önce beni şüphe ve şirkten temizle. Ancak senden yardım diliyorum, ancak sana tevekkül edi- yorum, beni bırakma, beni hüsrana uğratma. Senin fazlına ve ikramına rağbet ediyorum, beni mahrum etme. Sana, senin tarafına instisab ediyorum, beni uzaklaştırma. Senin kapında duruyorum. Beni kabul et!.."
" Bil ki her kalbe nur iner, lakin o kalbi masiva ve ağyar ile dolu görünce indiği yeri terk edip gider. Kalbini aç ve temiz kıl. Hak Teala onu maarif ile doldursun. "
Reklam
"İki şeyden birini tercih edeceğin zaman, bunlardan nefsine ağır gelenini seç, onu yap. Çünkü nefse ancak hak ve doğru olan şey ağır gelir."
"Nefsinden razı olmayan bir cahille yoldaş olman, nefsinden razı olan bir alimle yoldaş olmandan daha hayırlıdır. Nefsine uyan âlimin ilmi nerde?"
İnsanlarımız bu kadarcık olsun sevinmek, gülmek istiyorlar. Bir iyilik edip kalplerinde çırpınan kuşu sakinleştirmek istiyorlar. İnsanlarımız kanaat denilen şeyi biliyor; her vesi leyle hatırlamak istiyor. Her an iyilik ve adalet için fedakârlığa hazır. Ama karşılarında şu küçük adam kadar olsun içten ve dürüst makamlar, insanlar, sözler olsun istiyorlar.
"... Eğer arkadaşlar arasında kendimiz gibi olmazsak, kendimizi nasıl tanıyabiliriz ki?"
"Cennette herkes kendi aralarında tatlı sohbetler edecek. Dünyada yaşadıklarını birbirlerine anlatacaklar. Çektikleri sıkıntılardan, verdikleri mücadelelerden, Allah'ın kendilerine ettiği ikramlardan şükürle söz edecekler... Nimetlerle dolu cennet bahçelerinde, karşılıklı koltuklara kurulup, sohbet edeceğiz... İnşaallah, ne güzel olacak..."
73 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.