Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Melisa Atlı

196 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
35 günde okudu
Roman toplumun ve doğanın kendi dengelerini bulacağı, daha doğrusu bulunması gerektiği üzerinde yoğunlaşıyor. Eğer bu dengeleri müdahale etmeye kalkarsınız, sonuç felakete veriyor; hem doğa mah oluyor hem insan. Bu cinayet bazen açıkça diktatörlük biçiminde işleniyor bazen de demokrasi kandırm acısı arkasına saklanarak. Tek kişinin iradesi Kurullar mecliste komisyonlar arkasına saklanarak sanki dev bir mekanizma çalışıyor muş görüntüsü veriliyor oysa onların hepsi dekor. Kararlar tek bir kişiden çıkıyor o tek kişi ise zamanla güç yozlaşmasına uğrayarak Tanrı’nın kendisini dünya yönetmek için yarattığını inanmaya başlıyor doğaya ve topluma egemen olmaya çalışıyor hatta bunu en doğal hakkı olarak görüyor karşı çıkanlara ise sinirleniyor samimi olarak etkileniyor toplumun sesini yükseltmesini ayakların baş olması biçiminde yorumluyor.
Son Ada
Son AdaZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 201351,4bin okunma
Reklam
164 syf.
9/10 puan verdi
·
4 günde okudu
Kürk Mantolu Madonna romanında genel görüşleri dışarısında kalmayı tercih ederek kendi içlerinde kendilerine ait yeni bir dünya düzeni bulunan bir felsefi görüş edinirler. Raif Efendi ve Maria Puder’in hayattaki arayışları doğru insan üzerinedir. Raif Efendi, önce hayal sonra bir resim ile devam eden arayışı Maria Puder ile somutlaştırır. Maria Puder ise erkeklerin kadınları sadece fiziksel ihtiyaçları için sevdiğini, aradığı erkeğin kadına sevmek dışında herhangi bir düşünce ile yaklaşmayacak biri olmasını gerektiğini düşünür. İki karakter aradıkları şeyi birbirlerinde bulur. Kürk Mantolu Madonna romanı anlatım olarak iki hikayeden oluşur. İlk hikaye Rasim’in Raif Efendi ile tanışması ve onu daha yakından tanımak istemesi, ikinci hikayede ise Raif Efendi’nin nasıl bu hale geldiğini anlatacak defterin Rasim tarafından okunması ise kitabı bizlere sunuyor.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021315,2bin okunma
176 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Kitabı elime ilk aldığımda ürktüm diyebilirim. Kapaktaki kocaman bir salyangoza sarılmış, eli bıçaklı, ruhunu yitirmiş hissini veren kadın figürü, kitabı okumanın hiç de kolay olmayacağını anlatıyordu. Kitabın vurucu bir dili olduğu gerçek. Yirmi bir öyküden oluşan kitabın kahramanları acı çeken, ölümle iç içe, yan yana yaşayan, deliren kadınlar. Kimi öyküler sahneye de taşınmış. Ölümün bu denli yoğun işlendiği, acının derin derin hissedildiği örgünün içinde kadınların duyguları ve değerleri de cümle aralarında ince ince işlenmiş. Kitaptaki resimler sayfa aralarındaki yolculuğumda cesaretsiz duraklarımdı. Çizimler eşi Bahadır Baruter’e ait. Baruter, yazarın da ifade ettiği üzere; kitabı tamamıyla okumadan sadece Mine Söğüt’ten dinleyerek çizmiş resimleri. Bu gerçeği bildiğinizde kitabın içeriği ile resimlerin bu kadar örtüşmesine biraz daha fazla şaşırıyorsunuz. Öykülerde verilmek istenen tüm duygular; acı, vahşet, kırgınlık, öfke, mutsuzluk, isyan, çaresizlik, sindirilmişlik, vazgeçiş resimlerden bizi yakalıyor. Resimlere her baktığımda içimin daraldığını, nefesimi tuttuğumu hissettim. Sadece resimler bile başlı başına birer hikâye. En çok çocuklara üzüldüm bu kitapta. Çocuk acılarına. Kitap bittiğinde geriye kalan bir huzursuzluk, içerde oluşmuş bir depremin enkazının etkisi ile ne düşünülmesi gerektiğinin bilinmemezlik hâli oluyor. Çok güzeldi, muhteşemdi diyemiyorsunuz çünkü bu serüvende siz de acı çekiyorsunuz. Ama dilinin, anlatım tekniğinin etkisinde kalmış bir veda yaşıyorsunuz. Ensest ilişkilerin, ölen, öldürülen çocukların, kadınların kanından bulaşan bir parçayla uzaklaşıyorsunuz.
Deli Kadın Hikayeleri
Deli Kadın HikayeleriMine Söğüt · Yapı Kredi Yayınları · 20198,9bin okunma