Oradaki o kirli hayat içinde, insanın beynine sıkıştırdığı bir avuç bilgiyle herhangi birine hayatında bir parça nefes verebilmek, insanın tek mutluluğu... bir tür tanrısal mutluluk...
-İşte böyle canım evladım. İnsan her şeyi kendisi denemeli, kendisi yaşamalı, her şeyi kendi kendine öğrenmeli. Sen kendin öğrenmedin mi, kimse sana bir şey öğretmez.
Anneler evlatlarının masumiyetini bir nişan gibi gözlerinin içinde taşıyorlar her zaman, bunu kaybederlerse eğer başka hiçbir şey göremeyecek kadar karanlık bir suçluluk duygusuna gömülüp kalacaklarını sanıyorlar.
Bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar.
Daha iyi bir insan olduğumu iddia edecek cesaretim yok elbette, ama daha mutlu bir insan olduğumu biliyorum, çünkü o buz gibi donuk hayatım için yeni bir anlam buldum, yaşamın kendisinden başka bir sözcükle açıklayamayacağım bir anlam.
Kapıyı açtığım anda, eğer eskiden ben olan kişinin evine girer, yatağına yatarsam, bu gecenin öylesine güzel silip temizlemiş olduğu bütün o geçmişle bağımın yeniden kurulacağı, eski hayatıma geri döneceğim korkusuna kapıldım birdenbire.