Yaşam, şimdi ancak kavranması ve anlaşılması gereken; oysa yaşanması, gerçeğine inilmesi ilerideki yıllara atılan bir yabancı öğe gibi önümüze getirilmiş.
Saf çaresizlik, o kadar özel sorular üretir ki ideolojiye yer kalmaz… İdeolojik dolandırıcılık, insanları ortada bir gerçek olduğuna ikna etmeye bağlıdır. Uygun bir şekilde yoğurulabildiğinde, gerçekliğin hiçbir önemi kalmaz.
Belki de gerçekten evlenip çocuk doğurduktan sonra insanın beyni yıkanmış gibi oluyor ve ondan sonra totaliter bir devletin kölesi gibi duyuları körelerek yaşayıp gidiyordu.