Her şey geçiyor, hayat da geçecek. Demek ki hiçbir şeyin lüzumu yok. Yahut yalnız özgürlük bilincine lüzum var çünkü insan özgür olunca hiç ama hiçbir şeye ihtiyacı olmaz.
Kudüs hakkında kör sağır dilsiz kalmak bana göre bir şey olmadı hiç, bu yüzden yazmak ihtiyacı hissettim.
Gerçekten müslüman olan kimsenin, başka başka çıkar yahut fikirler uğruna ilk kıblemize sırt çevirmesi asla aklıma yatmıyor. Kudüse yıllardır uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddeti göz ardı edip, İslam karşıtları için bunca endişe ve üzüntüye kapılan kimseye, asla bir saygı ya da anlayış gösteremem.
Hepimizin diline pelesenk ettiği şu anlamsız "elimizden ne gelir" kalıbı var ya; 'sanki hiçbir zafer kazanmamış, Kudüs hiçbir zaman kurtarılmamış gibi' görüp, duyup, ellerimizi kendi kendimize bağlayışımız... İşte içimi acıtan bu! Kendimize yakışırdığımız bu acziyet...
Bizden koparılmış değerlerimiz, nefretle yer değiştiren kardeşlik bilincimiz, dilde kalan kutsala hürmetimiz...izin vermiyor tamda şimdi kalkıp safımızı belli etmemize.
Bizim sorgulamamız gereken şey; değil kalkıp Kudüs davası uğruna savaşmak, ağzımızı açıpta açık açık tarafımızı belli etmemize engel olan ne?
Hazreti Ömer'den, Selahattin Eyyubi'den, Yavuz Sultan Selim' den sonra ne değişti de, bu uğurda kolumuzu kaldırmaz, dilimizi döndürmez olduk?
Şimdi umutsuz bir kaç söz edip kenara çekilen kimseye saygım yok benim! Sanki tarihte Bedir savaşını hiç görmemiş, Malazgirt'i hiç duymamış, Mohaç' la hiç koltuklarınız kabarmamış gibi, çıkmış; asker donanımsız, mühimmat yetersiz diyorsunuz! Eksiği tamamlamak gibi bir derdi yok kimsenin. Ne yazık elini kolunu kendi kendine bağlayan bizlere...
İnsan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlayamazsın tabii. "Anlamak için insanın bazı eksik yönleri olmalı."
-Oğuz Atay-