Siz hiç işitme engelli bir birey olarak kendinizi hayal ettiniz mi ? Ben hiç etmemiştim tâ ki Islahat ile tanışana kadar. Yazarımız öyle güzel hissettirmiş ki vaziyeti, empati yapmanın ötesinde, kendimi Çiçek kızın sessiz dünyasında buluverdim. Hatta bazen Çiçek oldum, sessiz sessiz öfkelendim.
Ve Oktay.
Kibarlıktan zerre nasibini almamış, hayatımızın herhangi bir zemininde denk gelebileceğimiz nice insanlardan biri. Oktay'la ilgili okuduğum her satırda ülkemizdeki diğer Oktayları düşünmeden edemedim. Oktay'ı ve Oktayları anlamaya çalıştım, kötülüğün sebebi ne olabilir ki? Neden bir insan kötülüğü seçer, tercih midir, içten mi gelir... Gibi gibi sorular ve nicesi.
Bazen insanlar dümdüz kötüdür. Aması, niyesi, niçini olmadan.. Sadece dümdüz kötü. Oktay'ın Çiçek kıza tahammülsüzlüğü, şiddeti ve ıslah olma süreci..
Yaşamak, anlamaktan daha kalıcı izler bırakır. Ne ekersen onu biçersin felsefesini en hızlı şekilde kötüye meczederek ıslah olma süreci.
Bu felsefeyi katile, tecavüzcüye, sapığa, çocuğa- kadına-hayvana zarar verene uygulayabilsek ne güzel olurdu. Kısasa kısas.
Ne mümkün!
Okurken önce sistemin adaletini düşündüm. Sonra birey olarak kendi adaletimi, kalbimi, insanlığımı sorguladım.Tabi herkes Oktay kadar şanslı mı bilinmez. Hatalarını bir nebzede olsa fark edebildi.
Peki ya edemeyenler?
Cemal Süreya'nın dediği gibi:
"Kötülüklerin büsbütün egemen olduğu
Namussuz bir çağ bu biliyorsun..."
Yine de ümitvar olacağım. İyinin, huzurun, adaletin, gülümsemenin özlemi ile..
Yazarımızın kalemine, yüreğine sağlık.
Okuyanlara farkındalık, empati ve keyif dilerim.