Catullus’u hiç duymamıştı, ne de kendi batından geçmiş olmasına rağmen mutsuz aşk üzerine öyle uzun boylu düşünmüştü. Ama baharın insana nasıl duygular verdiğini biliyordu.
Ama başka, daha büyük bir acı yükleniyor şu benim kederime.
Ne gece dinlendiğinde çözülüyor kaygılarım,
ne de derin bir uyku çektiğinde. Beslenip büyüyor git gide bu ıstırap
ateş salıyor iliklerime,
Kendi kendine “Şimdi buna sahibim, bu yüzden de mutluyum” demesi gerekirken tam Viktorya çağına özgü bir şey söylüyordu: “Buna sonsuza kadar sahip olamam, bu yüzden de üzgünüm.”
Hem ilkel hem karmaşık, hem hantal hem zarif; bir Henry Moore ya da Michelangelo heykeli gibi ustalıklı kıvrım ve oylumlarla dolu; saf, pürüzsüz, mükemmel, bir yoktu şaheseri. Abartıyor muyum?