Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ali

Reklam
Bu dünyada her şeyin değeri, kendi karşıtı ile ortaya çıkar.
Doğru zaman kaçırılmışsa, diye düşündüm, eğer insan bir şeyi kendinden bunca zaman esirgemişse eğer, büyük bir güçle başlasa ve coşkuyla desteklense bile, artık çok geç kalınmış demektir. Yoksa '' çok geç '' kalınmaz mı hiçbir zaman; yalnızca '' geç '' mi kalınır ve '' geç '' olması, her şeye karşın '' hiç'' olmamasından daha mı iyidir?

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Duyarsızlıkla duygusallığın bu yan yanalığı bana bile tuhaf geliyordu.
Evlilikte olsun, dostlukta olsun, her türlü arkadaşlığı ayakta tutan bağ, eninde sonunda karşılıklı konuşmadır.
Reklam
Sizi yaralayan bu felaket aynı zamanda sizi yüceltiyor ve size yol gösteriyor.
Sayfa 101
İlkin uzaktaki kişinin yaptıklarını ve davranışlarını tam olarak hayal etmekte zorlanıyorlardı.O zaman da , uzaktaki kişinin günlerini nasıl geçirdiğiyle ilgili bilgi sahibi olmadıklarına üzülüyolardı, o kişiyi bilgilendirmeyi ihmal ettikleri ya da seven için sevilen kişinin zamanını nasıl kullandığını bilmek tüm sevinçlerin kaynağı değilmiş gibi davrandıkları için kendilerini suçluyolardı.Bu andan itibaren aşklarına geri dönmek ve kusurları incelemek kolaylaşıyordu. Normal zamanda bilinçli olsun olmasın,kendimizden daha üstün bir aşkın olabileceğini hepimiz biliyorduk,yine de az yada çok, belli bir dinginlikle kendi aşkımızın orta karar olduğunu kabulleniyorduk.
Bu dünyada ne mutluluk ne bahtsızlık vardır, sadece bir durum diğeriyle kıyaslanır, hepsi bu.
Belki de ruh sayısız duyguyu bir anda tattıktan sonra tatmin olmuyor, huzursuzlanıyor ve nihai bir bitkinliğe varıncaya dek, her defasında artan bir şiddetle yepyeni duygular tatmak istiyordur.
Başkalarının bakışları, gördüğümüz şeye ait bir gerçeklik oluşturmamıza yardımcı olmazsa, gözlerimiz ne gördüklerini bilemezler ve bilincimiz kaybolur zira bizim en mahremimiz sandığımız bilincimiz içimizdeki başkaları demektir ve bu yüzden de kendimizi yalnız hissedemeyiz.
Reklam
Eğer yapacak bir şeyiniz yoksa, sükuneti muhafaza etmek zordur.
Yaşamayı arzu etmeyen bir hayat, sona erme yoluna girmiş demektir.
Bu hayatın ötesinde bir hayat yoktu ona göre; hayat o anda ve oradaydı, sonrasıysa sonsuz kör bir karanlıktı. Oysa kızın gözlerinde gördüğü şey ruhtu...hiçbir zaman ölmeyecek olan ebedi bir ruh. Tanıdığı hiçbir adam ve hiçbir kadın onda ölümsüzlük fikri uyandırmamıştı. Ama kız öyleydi. Daha kendisine ilk baktığında fısıldamıştı bunu. Yürürken kızın yüzü gözlerinin önünde pırıl pırıl parlıyordu ; solgun ve ciddi, hoş ve duyarlı, ancak bir ruhun yapabileceği gibi merhamet ve şefkatle gülümseyen ve gencin asla hayal edemeyeceği kadar saf ve masum.
Hayatı boyunca sevgi açlığı çekmişti. Sevgiye hasretti. Varoluşunun temel talebiydi sevgi. Ama hiç sevgi görmemiş ve zaman içinde katılaşmıştı. Sevgiye ihtiyaç duyduğunu farketmemişti bile. Şimdi de bilmiyordu bunu.
... ilkin kendinize yalan söylemeyin. Kendi kendine yalan söyleyip yalanını ciddiye alan insan sonunda ne kendinde, ne de çevresinde gerçeği seçemez olur, böylece hem kendisinde, hem de başkalarına saygısızlık eder. Saygının olmadığı yerde sevgi de kaybolmaya başlar. Bunun boşluğunu doldurmak, gönül eğlendirmek için kendi kendini çeşitli duygulara, kaba zevklere bırakır, bütün bunlar durup dinlenmeden kendisine ve çevresine yalan söylemesinden doğmaktadır.
85 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.