Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Los Galacticos

Los Galacticos
@LosGalacticos
ingilizce Öğretmeni
AtaUni-İngilizce Öğretmenliği/AnadoluUni-Uluslararası İlişkiler
Panopticon
4 okur puanı
Mayıs 2022 tarihinde katıldı
438 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
İnce Memed 1
İnce Memed 1Yaşar Kemal
9.3/10 · 57,5bin okunma
Reklam
508 syf.
·
Puan vermedi
İnce Memed
İnce MemedYaşar Kemal
9.3/10 · 57,5bin okunma
Şimdi anlıyordum, dünyayı umursamaz, bir heyula gibi, hissiz gezmesinin sebebini şimdi anlıyordum. İnsan veda edeceği güzel şeylere acı bir intikam hissiyle ilgisiz kalmak ister.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Madde/Materyal
Parayla kıymetlendirilemeyecek değerlerimizden taviz vererek, alınıp satılabilen nesnelere sahip oluyoruz. Görkemli adliye binalarımız adaleti, ihtişamlı camilerimiz ahlakı, gösterişli okullarımız nitelikli bilgiyi, devasa kültür merkezlerimiz irfanı temsil etmekten her geçen gün uzaklaşıyor. Bu yüzden olsa gerek yolların güzelliği, havalimanlarının konforu, silahların menzili, camilerimizin görkemi gibi materyalistçe duygularla teselli oluyoruz.
Madde/Materyal
Siyasal tercihte bulunacağımız zaman materyale en fazla yatırım yapacak olanı aradı gözlerimiz. Bilincimiz ‘Projeleriniz nedir?’ sorusunun ehemmiyetine ikna edildiği için çantalarında yol, köprü, baraj, silah, havalimanı, fabrika vb. ‘ayartıcı’ projelerle karşımıza çıkan politik figürlere kolaylıkla tav olduk. Oylarımızı aldılar ve projelerini gerçekleştirdiler. Biz de alkışladık. Her proje bizi daha fazla tabiattan kopardı, doğayı tahrip etti, insani yanımızı çürüttü ve nihayetinde ruhsuz ‘cyborg’lara dönüştük. Oysa ki toplumların kalitesi materyale yaptıkları yatırımla değil, adalete, bilgiye, insana ve tabiata verdikleri değerlerle ölçülür.
Reklam
NATO
Nato sadece askeri amaçlar doğrultusunda hizmet ediyor gibi görünmesine rağmen, siyasi/iktisadi ve akademik alanlarda da söz sahibi olmuştur. Soğuk Savaş döneminde Türkiye’nin hangi şehrinde üniversitede kurulacağından anti-komünist literatürün nasıl oluşturulacağına varıncaya kadar etkilidir. Sovyetlerin yıkılmasından sonra varoluş mücadelesi veren bir takım İslami hareketler bu örgüt tarafından bertaraf edilmiş, onların yerine FETÖ benzeri ‘sistemle barışık’ dini hareketleri öne çıkarmayı ve Ortadoğuda İsrail’den daha güçlü bir devletin var olmasına fırsat tanımamayı misyon edinmiştir. Libya, Afganistan, Somali gibi ülkelerde katliamlara imza atan bu örgüt Türkiye’nin ‘’ 25 ‘’ farklı noktasında üs sahibidir. 27 Mayıs 1960 darbesinden 15 Temmuza varıncaya kadar tüm darbe ve muhtıralar bu örgütün sevk, idare ve lojistik desteği sayesinde mümkün olmuştur. Özellikle 27 Mayıs 1960 askeri darbesi Türkiye’nin bütünüyle ABD kontrolüne girdiği önemli bir kırılma noktasıdır.
Devlet
M.Foucalt’un bio-politika ve bio-iktidar kuramı dikkat çekicidir. Devlet aygıtının mevcudiyetinin ve bekasının teminat altına alınması amacıyla beden üzerinde kurulan denetim mekanizmalarına dikkat çeken Foucalt, sağlıklı birey ve sağlıklı toplum klişesinin de bu bağlamda değerlendirilmesini ister. Devlet uysal bedenler yaratarak hem kamusal rızanın sürekliliğini hem de arzunun denetlenmesini sağlar. Üretim-tüketim süreçlerine aktif olarak katılan, vergisini düzenli olarak veren, gerektiğinde devleti için ölen sağlıklı bireyler yetiştirmenin her ulus devletin görevi olduğuna dikkat çeker. Okullar, hastaneler, kışlalar ulus devletlerin tekellerinde bulundurduğu bilgiyi çoğalttığı/ürettiği ve operasyonel olarak kullandığı yerler olarak öne çıkar. Böylece devlet aygıtı hem kendisini güvence altına almış olur hem de bilgi üzerinde kurduğu denetim ve kontrol mekanizmaları aracılığıyla Ortaçağ’da kilisenin oynadığına benzer bir rol oynar. Nasıl ki kilise bilgi ve yorum tekelini elimde tutarak egemenliğini tartışılmaz kılmışsa, ulus devletler de aynısını yapar. Öyle ki vatandaşlarının neyi sevip sevmeyeceğine, kimi dost kimi düşman belleyeceğine, neye iyi neye kötü diyeceğine bile karar verebilecek güce erişir. Böylece ‘düşünceyi’ denetleme imkanına kavuşur. Bu imkan sayesinde vatandaşlarını sevk ve idare eder.
Türkiye
Türkiye’nin küresel tröstlerin-kartellerin-şirketlerin kısa yoldan köşeyi döndükleri yer haline gelmesi kimsenin umurunda değil. Turizm adı altında ülkemizin Avrupalının garsonu haline getirilmesine kimse itiraz etmiyor. Geri dönüşüm adı altında Avrupa’nın sanayi atıklarının ülkemize boşaltılması karşısında teyakkuz çağrısı yapan bir siyasal söylemden yoksunuz. Para kazandırdığı müddetçe her türlü çirkefliğin meşru addedildiği bir vasata doğru hızlı adımlarla ilerliyoruz. Bilim insanları bütünüyle iktidar ve para sahiplerinin emrine girdiği için onların istikbalini garanti altına alacak çalışmalar yapıyorlar. Bir taraftan muhafazakar materyalizmin diğer taraftan demokratik-laik-seküler-liberal realizmin baskısına maruz kalan Türkiye’nin bu kaotik halden nasıl çıkacağına dair önerisi olan bir siyasal oluşumdan söz etmek mümkün görünmüyor.
İnsan ne değildir?
İnsan, ne Sartre’nin ‘annesinden kötürüm doğan bir çocuk maraton koşusunda birinci gelemiyorsa sorumlu kendisidir.’ cümlesinde belirginleşen ‘’kendi kendisinin tanrısı’’, ne de Heidegger’in ‘bu dünyaya fırlatılmış’ söyleminde görünen ‘’başıboş’’ bir varlıktır. İnsan, öfke ve şehvet dürtülerine benliğin şekillenmesinde merkezi rol veren Freud’çu perspektifin dar kalıplarına sığamayacağı gibi, Marx’ın bilimsel materyalizmine ilham veren ekonomi politiğin nesnesi de değildir…
dijital dünya
Hareket halindeki (ekrandaki) nesneleri 'izlemeye' alışan insan söz ve yazıya(kitaba) yabancılaşmıştır. Hızlı yaşamaktadır ve her şeyi hızlıca elde etmek ister. Öyle ki olguyu açıklamaya çalıştığınızda hemen dikkati dağılmakta daha kısa ve mümkünse görüntülü olarak nasıl öğrenebileceğinin yollarını aramaktadır. Odaklanma sorunu vardır.Okumayı sevmez çünkü izleyerek öğrenmeye alışmıştır. Komploculuğa yatkındır. Spekülatif ve manipülatif bilgilere dayanılarak üretilen fikirlere alışıktır. Artık karşımızda bir tür '' bilgi cahili '' vardır. (Bilgi cahili: ignoramus )
Reklam
dijital dünya
Kamera ve fotograf makinesi aracılığıyla gerçeklikle doğrudan temas kurma yeteneğini kaybeden ve böylece ''görselliğe alışan '' zihinlerimiz bir süre sonra gerçekle sanalı ayırt edemez hale gelir. Böylece şahit olmanın yerini izleyici olmak alıyor. İzleyicilik sadece bakmaya odaklanıyor. Şahit olmak gerçeklikle yüzleşmeyi ve gücü nispetinde müdahil olmayı gerektirirken,izleyici olmak birazdan yapacağı zap ile gerçeğin başka bir türüyle karşılaşmaktadır. Şu an sistem habere boğarak cahil bırakma üzerine kuruludur. Oldukça yoğun bir şekilde farklı türlerde haberle karşılaşan birey şirazesini ve mesnedini kaybeder. Böylece çok fazla malumat biriktirir. Trajik olansa biriktirdiği bu malumatları bilgi zannetmesidir. Bu zan, doğru düşünme yeteneğinin yani akıl sağlığının zaafa uğradığının delilidir.
dijital dünya
Çocukların ve gençlerin hayatında oldukça önemli bir yer işgal eden dijital dünyanın çok yakın bir zamanda 'bağımlılık' düzeyine çıkacağı aşikardır. Sözü edilen bağımlılık sürecinin hem lisan gelişiminin önünde ciddi bir engel olduğunu ve sözcük yoksulluğuyla malul genç bir kuşak yaratacağını hem de görsellik aracılığıyla bilgi edinmeye alıştığı için yazı ve söze karşı duyarsız bir geniş kitle oluşturacağı söylenebilir. Ekran odaklı bilgilenmenin kitabi bilginin yerini alması halinde ortaya muhayyilesi oldukça zayıflamış bir kuşak çıkacaktır. Söz ve yazının yerini gözün alması, kamera ve fotograf makinesinin hayatımızın ayrılmaz parçası oluşunun nedenini de açıklar. Bütün ''an''ların büyük bir iştahla kayıt altına alınması, esasında bu ''an''larda bitişik duygusal reflekslerin istismarını da beraberinde getirir.
dijital dünya
İktidarlar karşılarında her zaman 'öngörülebilir' davranışlarda bir toplum isterler. Öngörülemeyen davranışlarda bulunan kişi ve toplumlar genellikle tehlikeli addedilir. Bu neden ister siyasi ister iktisadi isterse de manevi iktidarlar olsun ellerindeki tüm imkanları ( okul,medya, sosyal medya, seminer vb) kullanarak muhataplarını öngörülebilir davranışlarda bulunan bir 'yığın' haline getirirler. Oysa olması gereken 'deli gibi ' davranmayı bilmektir. Deliyi korkutucu kılan şey, öngörülebilir davranmamasıdır. Sistem, kontrol ve denetim dışı olanlardan her zaman korkmuştur. Deli gibi yaşamayı tercih ettiğimiz anda 'zeki' olanların etekleri tutuşacaktır.
dijital dünya
Ekran aracılığıyla sevk ve idare edilebilen bir toplumun ne kadar özgür olduğu hususu üzerine kafa yormak gerekiyor. Kendisi için belirlenen sınırların dışına çıkamayan, neyi nasıl düşüneceği hususunda sağlam bir iradeye sahip olamayan, tam tersine enformasyon araçlarını elinde tutanların perspektifine mahkum olan bir toplumun sahih bir tavrın mümessili olması beklenemez. Böyle toplumlar hiçbir zaman kendi tercihlerinin öznesi olmayı başaramazlar.Bu nedenle özgür oldukları da söylenemez. Dijital kültür onlara her istediklerini yapıp ettikleri bir mecra olarak görünmektedir. Oysa ki dijital dünya her ne kadar özgür bir platform olarak pazarlansa da ona vaziyet eden zihniyetin kontrol, denetim ve manipülasyonuna açıktır. Manipülasyona açık olmak zihinsel sömürüye açık olmakla eş değerdir.
dijital dünya
Sömürgeciliğin sadık hizmetkarı olan arkeoloji ve antropoloji disiplinlerinin, yazı öncesi dönemin şahidi olan insanlar için öne sürdüğü 'basit resimlerle iletişim kurdukları' iddiası, 21.yüzyılın ilk çeyreğini müşahede ettiğimiz bir vasatta, üzerinde yeniden düşünülmeyi hak ediyor. Çünkü bugünün insanı da artık meramını basit resimler/semboller (emojiler) yardımıyla anlatıyor. Bu durum ontolojik mahiyete sahip olan dilin gündelik hayatın dışına itildiği, onun yerine basit resimlerin/işaretlerin ikame edildiğini gösteriyor. Toplumların sözcük ve kavramlar yerine resim, sembol ve işaretlerle anlaşabilir hale gelmesi özürlü/engelli durumuna işaret eder. Nasıl ki işitme ve konuşma yetisini kaybeden insanlar kendi aralarında işaret diliyle anlaşıyor iseler, lisan aracılığıyla anlaşma kabiliyetini yitiren toplumlar da özürlü/engelli duruma düşmüş toplumlardır.
229 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.