Elimden geleni yaptım aslında. Hayatta kalmanın ötesinde, hakikaten yaşamayı denedim. Ama gözleriniz ne kadar iri olursa olsun, yine de yolunuzu ararken kör gibisiniz hep hayatta ha bire sağa sola çarpıyor, bol bol sendeliyor, sık sık düşüyorsunuz. Sonra kalkmanız ve tekrar düşene kadar aynını tekrarlamanız gerekiyor. Bu döngü sonsuza, sizin sonunuza dek sürüyor. Yaşamak, düşmekle kalkmak arasında geçirdiğiniz korkulu, ümitli, telaşlı zamanın adı. Düşüp düşüp kalkma sanatı. Ben maalesef pek başarılı olamadım. Çünkü kalkabilmek için, düşerken aldığınız yaraları iyileştirmeyi bilmeniz gerekiyor. Oysa ben her gece ağrıyla uyudum, her sabah sancıyla uyandım.
Ama denemedim denemez. Elbet denedim. Ne var ki yol yordam bilmediğimden, hep yanılgıyla sonuçlandı tecrübelerim. Bir kere, başkalarına, hatta kendime bile nasıl muamele etmem gerektiğinden emin değildim. Doğru neydi, normal neydi iyi neydi, bunlardan emin değildim. Yine de denemedim değil. Denedim.
Çünkü dünya denen çukura düşmüş herkes,her zaman sadece kendisi ile alakalıdır. Söylenmiş ya da kursakta düğümlenmiş kelimeler bu hakikati değiştiremez. Öyleyse onlara neden bel bağlayayım?