Kolları çaresizlikle iki yanına sarkmış, başı önünde oturuyordu odasında; bulduğu çok değerli bir inciyi gerisingeri denize düşürüvermiş bir yoksula benziyordu. "Böylesi bir güzellik, böylesine ilahi bir güzellik... ve böyle bir yer! Olur şey değil! Olur şey değil!" Ağzından dökülenler yalnızca bu sözlerdi.