Nereden başlayacağımı bilmiyorum...
Gabriel Garcia çok beğenerek okuyan biriydim bu kitabına kadar... Ben bu kitaba başlamadan önce Kırmızı Pazartesi, Albaya Mektup Yok ve Yüzyıllık Yalnızlığı okumuştum. Özellikle Yüzyıllık Yalnızlığı kısa sürede okuyup hemen bu kitaba da başlamak istiyordum ama umduğum gibi olmadı. Büyüleyici bir yazımı var ama Yüzyıllık Yalnızlıkla karşılaştırdığımda beni o kadar çok etkilemediğini itiraf etmek zorundayım. Yüzyıllık Yalnızlıkla karşılaştırmak doğru değil biliyorum ama oradaki karakterler beni kendilerine çok iyi bağlamışlardı resmen film izliyor gibiydim.
Bir kere karakterleri aşırı aşırı sinirlendim... Ben eğer karakterleri sevmeyi başaramazsam, kitap ile aram direk soğuyor keza burada da aynısı oldu. Bence aşk böyle olmamalı. Sadece bekleyerek aşk olmaz, o sevgiyi nasıl yaşadığın da önemli. Aşk böyle bir şey mi gerçekten?
Beğendim demek doğru olmaz. Benim beklediğim aşk bu değildi.. Aşırı büyük bir hayalkırıklığı yaşadım, okuma hevesiniz kırmak istemem ama ben de yaşattığı duygu en basit tabiriyle bu...
Kitapla Kalın
Mesela yazım dili değil, karaktere ısınmada problem yaşadım .. Yazar ile hayata bakışımız çok farklı onu bu kitapta anlatmıştım. İnşallah beğenmişssinizdir... Sevgiler