Aşk üzerine çok hikaye, roman, destan, şiir yazılmıştır.
Platonik aşk, Yıldırım aşk, ilahi aşk...
Buna rağmen aşkın bir tanımı bile yapılamamıştır.
Aşk, Sevgi mi, emek mi ? İnsan aşkından vazgecebilir mi?
Bir aşkın ölümsüz olması ne demek, aşklar hep ayrılıkla, ölümle mi biter? Kavuşmalara aşk denebilir mi?
Ölümsüz aşklar hep ölümle veya kavuşamamayla noktalanıyor. Belki de böyle olduğu için ölümsüz oluyorlar bu aşklar. Toplumun vicdanı ve tarih mağdurdan yana davranıyor ve onları destanlaştırarak yaşatmaya devam ediyor. Öyle ki kavuşanların aşkı konuşulmaz oluyor, çünkü onlar muradına ermiştir ve aşk bitmiştir.
Modernitenin aşkı ölürdüğü de iddia edilebilmektedir. Acaba kavuşmanın daha rahat olmasından mıdır?
Aytmatov'un Selvi Boylum Al yazmalım romanı belki de bu sorulara cevap aramaya çalışıyor. İlyasın aşkı mı Rızanın emeğimi kabul edilmeli. Rıza tercihi Asele bırakıyor, sevgisi bu fedakârlığı gerektiriyor.
Kitap, 1975 yılında başrollerini Türkan Şoray, kadir inanır ve Ahmet Mekinin oynadığı yeşilçam filmi olarak beyaz perdeye aktarıldı. Gerek sanatçıların mükemmel oyunculukları gerek filmin müzikleri ve özellikle konusu itibariyle izleyicinin gönlünde taht kurmayı başarmış bir film oldu. Ancak film yapımcı ve senaristleri Rızanın rolüne biraz daha dikkat çekmek için olsa gerek 1976 da bir yıl sonra Deprem filmini çekti. Yine Rıza, ve iki aşık. Saf temiz sevgisinden vazgeçiyor Rıza ama bu kez iki aşığın emekleri sayesindedir bu.
Her iki halde de sevgi, aşkın önüne geçiyor, seven fedakârlığı tercih ediyor.
Rahvan Saatler' le bu kitabını okuma zamanının geldiğini düşündüm.
Düşünceyi Uyandırmak daha önce çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanan Edebiyat üzerine denemelerinden oluşuyor.
