Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Hülya Yücel Ergün

“Öfke gerekir terk eylemek ve yürümek için. Dışarıdan gelen bir şey değildir bu. Enginliğin çağrısına kapılarak, bir gerçeklik vaadine ya da kışkırtan bir hazineye doğru yürümek değildir mevzubahis olan. Daha ziyade içeriden gelen bir öfkedir. Burada olmanın acısı, bir yerde durmanın, yaşarken gömülmenin, kalmanın imkansızlığı hissedilir karın boşluğunda.”
Reklam
“Hızın zaman kazandırdığı bir yanılsamadır. Hesap ilk bakışta kolaydır: Yapacaklarını üç sat yerine iki saatte yapıp bir saat kazan. Fakat bu, günün her saati birbirine eşitmişçesine yapılan soyut bir hesaplamadır. Bilakis zamanı hızlandıran acelecilik ve sürattir. Böylece zaman daha çabuk geçer ve iki saatlik bir telaş, günü kısaltır. Bölümlere ayrılmış her dakika lime lime olur, çatlayana kadar dolar. Bir saatin içine yığınla şey istiflersiniz. Yavaş yavaş yürüdüğünüz günlerse çok uzundur. Daha uzun yaşamanızı sağlar, çünkü zamanı eklemlere eziyet ederek geçirmek yerine her saatin, her dakikanın, her saniyenin nefes almasına, derinleşmesine izin verirsiniz. Acele etmek birden fazla şeyi tek seferde ve çabucak yapmaktır: önce bu, sonra şu, ardından öteki. Acele ettiğinizde zaman türlü türlü şeyin hiçbir düzen olmadan tıkıştırıldığı bir çekmece gibi çatlayacak kadar dolar.” Yürümenin Felsefesi, Frederic Gros
“Dışarı çıktığınızda bir ‘İçeriden’ diğerine geçersiniz hep: daireden büroya, evden en yakındaki mağazaya... Başka yerlerde, başka şeyler yapmak için dışarı çıkarsınız. Dışarısı bir geçiştir: Ayıran şeydir; burayla ora arasındaki bir engeldir adeta. Ancak kendine ait bir değeri yoktur; evle metro durağı arasındaki mesafedir. Telaşlı bir beden ve özel hayata dair ayrıntılarla yarı meşgul bir zihinle birlikte -ki bu zihin bir yandan da işin zorluklarıyla meşguldür- eller, koşturan bacaklardaki cepleri karıştırıp hiçbir şey unutulmadığından emin olmaya çalışırken katedilen mesafedir hep. Dışarısı güçlükle var olur; ayırıcı bir koridor, bir tünel, devasa bir hava kilidi gibidir.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
“Bir kez ayakları üstüne dikildi mi, olduğu yerde kalamaz insan.”
“(:..) Halbuki zaman ve mekandan sıyrılmanızı sağlayan her şey sizi hızdan uzaklaştırır.”
Reklam
“Para ruhları boşaltmak, tıp ise yapay bedenler inşa etmek için istila eder sporu.”
“Zenginin ruhu kabuk bağlar, içine gömülür, maddi olana sürtünüp durmaktan nasır tutar; yoksulunsa kalbi bu zenginliklere sahip olamamanın getirdiği kıskançlık ve öfkeyle daralır. Konfordan yoksun kalmak -yumuşak bir kanepe yerine tahta bir sandalye, soğukta uyumanın acizliği, beş yüz metre yürüyünce bastıran yorgunluk- zengin insan için acı vericidir. Yoksul da refah arzusunun tutsağı olarak zenginliğe inanmaya devam eder. Hayır, zenginliğin bedeli birçok insan için haddinden fazladır.”
"Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir." Henry David Thoreau
"Bir ilkbahar sabahı affedilir insanlığın günahları." Henry David Thoreau
“Yürürken sessizlik dediğimiz şey, gevezeliğin, kulaklarımıza perde indiren, her şeyi birbirine katan ve bilincimizin engin düzlüklerini ayrıkotu misali istila eden daimi gürültünün kesilmesidir öncelikle. Gevezelik sağır eder insanı: Her şeyi saçma kılar, sizi serseme çevirir, pusulanızı şaşırtır. Gevezelik her zaman her yerdedir, dört bir yanı basar, dört bir yana yayılır. Ama en çok da dilimizin çarçur edilişidir gevezelik. Bu çalışma, dinlenme, hareket, yeniden üretim ve tüketim dünyasındaki her şey ama her şey bir işleve, yere, yarara ve ona karşılık gelen belli bir kelimeye sahiptir. Aynı şekilde, dilbilgimiz de eylem sıralamalarımızı, bir şeyleri kavramak için sarf ettiğimiz çabaları ve koşuşturmalarımızı yeniden üretir. Her zaman yapar, üretir, durmadan meşgul ederiz kendimizi. Dilimiz imal edilmiş şeylerin, öngürülebilir jestlerin, normalleştirilmiş davranışların, kabul edilmiş tavırların kurallarına uydurulmaktadır. Birbirine uyarlanmış yapıntılar: Dil dünyasının gündelik inşasına yakalanmıştır, bu inşaya iştirak eder; tıpkı çizelgeler, sayılar, listeler gibi dil de sıralamalara tabidir -düzen, emir, sentez, karar, rapor, kod. Dil bir talimatname, bir fiyat listesidir. Yürümenin sessizliğinde, yürümekten başka bir şey yapmadığınız için kelimeleri kullanmayı bıraktığınızda, o sessizlikte daha iyi işitirsiniz, çünkü yeniden anlamlandırılmayı, yeniden kodlanmayı, yeniden biçimlendirilmeyi beklemeyen, kelimelere dökülemeyecek bu şeyi duyabiliyorsunuzdur nihayet.”
Reklam
“Sessizlik, ekseriyetle, karşılaştığım insanlardan daha fazla şey öğretiyor bana.” Henry David Thoreau
“Sadece gençlik günlerimde yürüyerek seyahat ettim ve bundan da büyük zevk duydum. Çok geçmeden vazifeler, işler ve taşınacak yükler beni beyefendilik yapmaya ve arabalara binmeye mecbur bıraktı; içimi kemiren kaygılar, üzüntüler ve sıkıntılar da o arabalara benimle bindi. O zamandan beri, önceki seyahatlerimde duyduğum o yol gitme zevki yerine, gideceğim yere bir an evvel ulaşma ihtiyacı duydum sadece.” -Jean Jacques Rousseau
"Her nasılsa, sistemin değerleri ve beklentileri, onları kendimizle karıştıracağımız noktaya kadar içimize işler."
“Toplumumuzda normal görülen pek çok şeyin ne sağlıklı ne de doğal olduğunu ve modern toplumun normallik kriterlerini karşılamanın, birçok yönden, doğanın belirlediği ihtiyaçlarımız açısından son derece anormal olan gerekliliklere uyum sağlamak oluğunu iddia edeceğim – yani fizyolojik, zihinsel ve hatta ruhsal seviyelerde sağlıksız ve zararlı olduklarını. Pek çok hastalığı kaderin acımasız bir cilvesi ya da menfur bir gizem olarak değil beklenen ve bu nedenle de anormal, gayri tabii koşulların normal sonucu olarak görmeye başlayabilirsek, sağlıkla ilgili her şeye yaklaşımımızda devrimci sonuçlar elde ederiz. O zaman aramızdaki hasta bedenler ve zihinler artık bireysel patolojinin ifadeleri olarak değil; dikkatimizi toplumumuzun nereye gittiğine ve sağlık konusundaki kesin yargılarımız ve varsayımlarımızın -aslında kurgudan ibrettirler- olduğu yere çeken canlı alarmlar olarak görülür.”
“(…)Tez; üstün, ayrıcalıklı demektir. Antitez; aşağı, değersiz ve ötekidir. Diyalektik açılım budur. (…) Bir belirlemede ya da nitelemede adalet ve iyilik varsa, seçkinlikten söz edilebilir. Eğer seçkinlik bir tez olarak kabul edilecekse, ötekileştirme ve hor görme antitezdir. bu sentezden sadece zulüm çıkar. Değişim de zulmün dinamikleriyle acı çektirerek meydana gelir. Sonucu hak tahribatı yapıyorsa; bu değişim aktörüne seçkin denilemez. Bir sözü veya davranışı belirleyen, onun niteliğe ve niceliğe dönüşümüdür. Medya, finans ve teknolojide etkili bir sahiplik; sadece güçtür, üstünlük değildir. Kibir, kendisini farklı ve güçlü görmekten doğar. Güç ve kibir birlikteliğinden de hiçbir zaman hayırlı bir sonuç çıkmaz. (…) İblis de farklı ve seçkin görüyordu, kendisini tez kabul ediyordu.”
807 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.