"Elimizde kalan son insan hakkı herhalde şudur: Canının istediği şekilde geberme hakkı... ve dışarıdan bir yardımla rahatsız edilmeme hakkı." Kitapta beni en çok etkileyen cümle buydu çünkü bana Zweig'in bahsettiği ölüm hakkını nasıl kullandığını hatırlattı. Kimse onu dışardan bir yardımla rahatsız etmemişti hatta ruh eşi Lotte onunla birlikte ölümü tercih etti. Zweig'in deyimiyle ölüme boyun eğdiler. Belki yazar da bir amok koşucusuydu. Dünyanın, ükesinin o dönemde içinde bulunduğu durum onu şoka sokmuştu ve kendi sonunu getirene kadar koştu. Yazarın hikayeyi hissederek, yaşayarak yazdığını bilmek insanın içini ürpertiyor.
Amok KoşucusuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021111,8bin okunma
Bir Alman dosta mektuplar İkinci Dünya Savaşı sonrası Almanya'nın saldırgan tutumuna karşı yazılmış önemli bir yapıt. Fakat objektif olarak kaleme alınmış olduğunu söylemek imkansız. Avrupanın, üstün bir ahlaka sahip olduğunu, daima aklı ön planda tuttuğunu, insan sevgileri yüzünden vatanlarını savunmakta geç kaldıklarını vurgulamış. Fakat Avrupanın yüzyılar boyu insanları sömürdüğünü, diğer milletleri köleleştirip küçümseyerek varlık içinde yaşadıklarını göz ardı etmiş. Batının sadece kendilerine bir zarar geldiğinde hümanist olması artık alışılagelmiş bir durum oldu. Albert Camus savaşın acımasızlığını etkileyici bir şekilde anlatmış fakat olaylara sadece yaşadığı dönemin penceresinden bakmış.